Göçün Medyada Yeri ve Aberystwyth Ekolü Bağlamında Ankara Altındağ Olayı Örneği
Önceki
Theodore Melfi’nin yönetmenliği yapmış olduğu Gizli Sayılar biyografik filminde üç siyahi kadının NASA’da çalıştıkları süreçte karşılaştıkları önyargılar anlatılıyor. Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları stajyeri Yaren Günay'ın kaleminden...
Üç kadın, Katherine G. Johnson, Dorothy Vaughan ve Mary Jackson, beyaz kadınlardan ziyade beyaz erkeklerin çalıştığı NASA’da oldukça büyük işler başarıyorlar. 1960’lı yıllarda geçen filmde siyahi ve beyaz ayrımı görmezden gelinemeyecek kadar ortada. Filmin o zamanın ayrımcılığını bu kadar net bir şekilde bize yansıtmasını çok beğensem de başarının bu kadar düz bir çizgide ilerlemiş olabileceğine pek inanmıyorum.
Siyahi insanlara karşı olan önyargıyı filmin ilk dakikalarında görebiliyoruz. Bu üç kadın işe gitmeye çalışırken arabaları bozuluyor ve o sırada polis geliyor. Kadınlar NASA’da çalıştıklarını söylediklerinde polis, kadın olarak orada çalışmalarının yanında siyahi üç kadının NASA’da hem de asistan pozisyonu dışında çalışıyor olmasına çok şaşırıyor. Burada ırk ayrımcılığı ile beraber o zamanın kadın ve erkek ayrımını da göz ardı etmemeliyiz. NASA’da çalışan beyaz kadınların hepsi asistan olarak görev alıyor ve beyaz erkeklerin altında çalışıyorlar. Ayrıca siyahi kadınların orada gerçekten beyaz erkeklerin görev aldığı bir konumda olduklarını görmek bence beyaz kadınları rahatsız ediyor. Süpervizyon rolünde olan Vivian Mitchel’in Dorothy’e davranışlarında siyahi-beyaz çatışmasını görebiliyoruz. Dorothy işini harika yapmasına rağmen müdür olarak atanmak istediğinde Vivian buna izin vermiyor çünkü Dorothy siyahi bir kadın. Bir benzer örnek de Katherine yüksek bir pozisyon için tüm beyaz erkeklerle çalışmaya başladığında, Al Harrison’ın asistanı olan Ruth Katherine’ı şu şekilde ikaz ediyor: “Burada hiç siyahi olmadı, beni utandırma.” Acaba orada hiç Katherine’ın pozisyonunda çalışan beyaz bir kadın oldu mu? Siyahiler ve beyazlar için farklı tuvaletler olması, Katherine aynı pottan içmesin diye sırf onun için ayrı bir kahve potu konulması, bilgilerin onunla paylaşılmaması… uzayıp giden bir sürü ayrımcılığa tanıklık ediyoruz. Beni üzen bir nokta da Mary’nin sürekli olarak “ben siyahi bir kadınım” demesiydi. Klasik bir öğrenilmiş çaresizlik örneği. Hem bir siyahi hem de bir kadın olduğu için sürekli bir ayrımcılığa kaldığı için verdiği tepkilerin oldukça normal olduğunu varsayabiliriz. Özellikle eşinin Mary’e karşı kullandığı “evinde olsaydın bilirdin” veya “incinmeni görmek istemiyorum” tarzı cümleleri aslında kadının görevinin evde kalmak ve çocuk bakmak olduğunu düşündüklerini gösteriyor. 1960’lardan bu yana bu görüş hala olduğuna göre çok da şaşırtıcı bir durum değil aslında. Bu tarz cümlelerin kadının ikinci planda kalmasının avantajlı görüldüğü ataerkil toplumun sonucu olduğunu düşünüyorum. Filmde gördüğümüz üzere bu hissi veren kişi Mary’nin eşi. Bu üç kadının tüm bu ayrımcılıklara rağmen işlerini düzenli bir şekilde yapmaları takdir edilesi ve elbette sonunda hak ettikleri tavrı yavaş yavaş görmeye başlıyorlar. Katherine, Al’a sesini yükseltip yaşadığı durumu anlattığı anda Al siyahiler için olan tuvalet yazısını kırıyor ve potu atıyor. Al’ın bu adımı NASA’daki diğer çalışanların da siyahilere karşı yavaş yavaş sempati beslemesini sağlıyor. Bu da çok klasik değil mi? En üstte olan beyaz adam ayrımcılığa karşı bir adım atıyor ve aniden herkes siyahilere daha iyi davranıyor. Yani yine beyaz erkeğin bir adımıyla oluyor. Bu durum filmden ziyade toplumda da en üst seviyede olan genelde beyaz adam oluyor ve O ne yaparsa topluluk da onu yapmaya başlıyor. Yine de filmde gösterilen bu üç kadının hakları için savaşmış olması ve bu hikayenin gerçekliği beni mutlu ediyor. Mary’nin üniversitede okuyan ilk kadın siyahi olması için mahkemeye gitmesi ve “ilk olmaktan başka şansım yok” dediği sahneyi izlerken tüylerim diken diken oldu. Toplumda yer edinmiş bazı düşünceler değişirken birileri ilk olacak tabii, ki o yer edinmiş düşünceler de önceden birinin o düşünce için ilk kez savaşmasıyla oldu. Bu 3 kadının NASA’da çalışmış olması, belki de NASA’nın hem kadınlara hem de siyahilere bakış açışını değiştirdi ve belki de kadın astronotların bu zamanda var olmasını etkiledi.
Değinmek istediğim bir konu da eril dil. Filmde mesaiye kalacakları için Al çalışanlarına eşlerini (wife) aramalarını söyleyip iyi çalışmalar beyler diyor, oysa orada Katherine de çalışıyor. Toplumda cinsiyetçi dil kullanımının çok da azaldığını düşünmüyorum ki bu dil için sadece beyler denmesi gerekmiyor. Bir kadına “o çok ağır bırak bir yerini inceteceksin” demek de, bir erkek için “ev işlerini beceremez o” demek cinsiyetçi bir dil kullanmak aslında.
Filmin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde özellikle siyahi-beyaz, beyaz erkek-beyaz kadın, beyaz kadın-siyahi kadın ayrımcılığını çok güzel aktardığını düşünüyorum ama tek bir eleştirim var. Bu 3 kadının işlerinde hata yaptığını ve buna rağmen hala saygı duyulduklarını görmek isterdim. Evet ayrımcılığı ve önyargıyı çok güzel işlemişler ama gerçek hayatta elbette hata yapmışlardır. Gerçek hayatta başarı bu kadar düz ilerlemiyor, bir şeyleri başardıkları için saygı kazandıklarını değil de sadece insan oldukları için orada saygı kazanmalarını da görmek istedim çünkü bunu toplumda da göremiyoruz. Oysa filmde beyazların yapamadığı, çözemediği her olayda bu 3 kadın üstesinden geldi ve bu şekilde beyazların arasına girdiler. Var oldukları pozisyona tabii erişemezlerdi, pozisyon belli başarıları gerektirir ama saygı görmek ve eşit haklara sahip olmak için diğerlerinin yapamadıklarını yapmamız gerekmiyor diye düşünüyorum. Bir kadının bir erkekle aynı işi yapmasına rağmen daha az maaş alması durumu hala çok yaygın ve niyeyse kadınlar, erkeklerle aynı işi yapmasına rağmen aynı maaşı alacak kadar bir saygı kazanamıyor. Dahasını yapmaları lazım, ancak bu şekilde o saygıya ve eşitliğe ulaşabiliyorlar. Bunun için filmlerde, farkındalık amaçlı yapımlarda nasıl ki erkekler hata yapmalarına rağmen seviliyor ve saygı duyuluyorsa bunu dezavantajlı olan grup için de göstermek lazım. Bazen farkındalık kazandırmak için yanlış olanı fazla empoze ediyoruz ve böyle oldukça toplumda sürekli dezavantajlı grubun ekstra çaba sarf ettiğini göstermemiz gerekiyor. Oysa sadece doğdukları ve insan oldukları için saygı görmeleri gerekmez mi? Peki bunu nasıl elde edebiliriz? İşte sanırım asıl soru bu.
Yaren Günay
Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Stajyeri
© Copyright 2024 TUİÇ Akademi - WebTech Bilişim tarafından sevgi ile geliştirildi.
YORUMLAR