Sergio (2020) Film Analizi

Sergio (2020) Film Analizi

  • Film Analizi
  • 13 Aralık 2021 Pazartesi
  • 0
  • Okunma : 3258

Film, 2003 yılında 22 iş arkadaşı ile beraber Birleşmiş Milletler’in Bağdat’ta yer alan karargâhına düzenlenen bombalı saldırıda hayatını kaybeden, ‘dünyanın tamircisi’ olarak da bilinen, istisnai diplomat Sergio Vieira De Mello’nun hayatını konu merkezine almaktadır. Diplomasi Çalışmaları Kasım Ayı Stajyeri- Ece GÜNEŞ'in kaleminden...


SERGİO

2020 yılının başında Sundance Film Festivali’nde açılışını gerçekleştiren ve 3 ay sonra Netflix’te yer almaya başlayan Sergio, kaosun ve insan hayatının iç içe oluşuyla ilgili eşsiz anlatım açısına sahip bir politik-drama.

Film, 2003 yılında 22 iş arkadaşı ile beraber Birleşmiş Milletler’in Bağdat’ta yer alan karargâhına düzenlenen bombalı saldırıda hayatını kaybeden, ‘dünyanın tamircisi’ olarak da bilinen, istisnai diplomat Sergio Vieira De Mello’nun hayatını konu merkezine almaktadır. Emmy ödüllü bir yönetmen ve aynı zamanda eski bir savaş muhabiri olan Greg Barker’ın aynı insanı konu alan 2 filmini de göz önüne alırsak (bir diğeri 2009 yılında yayınlanmış), bu filmde karakteri ele alış biçiminin, eklediği trajik aşk hikâyesi ile beraber, daha insani olduğunu belirtebiliriz. 

Filmin başkahramanı ve küresel diplomasi alanında büyük bir üne sahip olan De Mello, filmde sarsılmaz bir idealistliğe sahip. Öyle ki sokaktaki insanların ‘onlara kurtuluş ve demokrasi sağlamak’ gayesi altında yaşadıkları insan hakları ihlallerini gördüğü anda karşısında büyük bir dünya gücü olan ABD olmasına rağmen, bu gördüklerini raporlama ve dünyaya bu olası işgal ile Birleşmiş Milletler’in bir ilgisi olmadığını anlatma yolunu seçiyor. Tam bu noktada Birleşmiş Milletler’in Bağdat’taki karargâhına düzenlenen bombalı saldırı ile birlikte, bu açıklama hiçbir zaman gerçekleşemiyor ve bu olay sadece 23 kişinin hayatına değil, iç savaş sırasında hayatını kaybedecek yüzbinlerce sivilin de yaşama şanslarına mal oluyor. Sergio’nun Birleşmiş Milletler bayrağı sallanan yerde kendilerini korumak için silaha ihtiyaçları olmadığı düşüncesi ve bu durumun yol açtığı bu büyük yıkım, Birleşmiş Milletler’in ‘güvenlik’ prensibinin ebediyen değişmesine neden olan bir durum olarak tarihe geçmiştir. 

Barker, filmde ayrıca göçük altında kalanlara büyük bir yardım çabası içinde olan ABD askerlerini de ekrana getirerek sahada savaşan insanlar ile onları yönetenlerin tutum farklılıklarına dikkat çekmiş gibi gözükmektedir. O tarihte Bush’un ABD temsilcisi olarak görev yapan deneyimli diplomat Paul Bremer’ın film esnasında göze çarpan umursamaz tutumu, kendisinin isyancıları bastırabilmek için Saddam’ın işkence odalarını tekrar aktif olarak kullanmak istemesini görmemizle seviye atlıyor. Zaten ABD’nin insan hakları motifini kullanarak askeri amaçlarını meydana getirmeye çalışıyor olması, film boyunca izleyiciye ‘demokrasi’ ve ‘özgür Irak’ vaatlerini sorgulatmaktadır.

Kendini insan haklarına ve diplomasiye adamış olan Sergio Vieira De Mello’nun trajik hayatı, Doğu Timor’da geçici hükümet kurma görevinde bulunduğu zamanlarda her şeyini kaybetmiş yaşlı bir kadının kendisine söylediği “Gökten yağmur gibi düşmek ve sonsuza dek ait olduğum yerde kalmak istiyorum” cümlesi ile çok güzel özetlenebilir.

Barış uğruna ailesinden uzak kalışı, hayallerini gerçekleştiremeyişinin portresi filmde oldukça iyi çizilmiş ve flashback tekniği ile sürekli vurgulanan bir nokta olmuştur. 

Günümüzde Birleşmiş Milletler’in takdiri üzerine 19 Ağustos günü ‘insani yardım günü’ olarak adlandırılmaya başlamıştır. Diplomasi tarihinde derin bir yara olan bu olayı işleyen söz konusu filmimiz ise The Guardian gibi önemli gazetelere manşet olmuş, IMDB’den 6.2/10 puanla geçer not almıştır.

Film uluslararası hukuk, diplomasi, insan hakları, meşruiyet kavramlarını bünyesinde harmanlayan, izlenmesi gereken bir anlatıdır. Ayrıca yönetmenin kurgusal bir karakter olmayan Sergio Vieira De Mello’ya olan bariz hayranlığı, hayatı üzerine yaptığı 2 belgesel niteliğindeki film ve bir de kendisinin eskiden bir savaş muhabiri olduğu düşünüldüğünde bu filmin iyi araştırılarak yorumlanmış bir kaynak olduğu şüphesizdir. 

Bu nedenle söz konusu alana ilgi duyan, merakı olan herkesin izlemesi ve deneyimlemesi gereken bir film olduğunu düşünmekteyim.

Sizlere şimdiden keyifli seyirler dilerim.

Ece Güneş- Diplomasi Çalışmaları Kasım Ayı Stajyeri



O-Staj Ekibi
  • PAYLAŞ

YORUMLAR