REGL TABUSU VE REGL YOKSULLUĞU
Önceki
2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaşla beraber yoğun şekilde göç dalgası yaşamaya başlayan Türkiye’de en çok tartışılan konu; güney sınırımızdaki göç hareketi olmuştur. Son on yıldır medyanın yakından takip ettiği göç hareketleri toplumun da yakından ilgilendiği alanların başında gelmiştir. Uzun süredir yaşanan göç, toplumda bazı güven problemlerini ortaya çıkarmış göç eden Suriyeliler çoğu zaman hoş karşılanmamıştır. Dolayısıyla hem göçmenlerin hem de yerel halkın güvenlik endişesi artmıştır.
Giriş
İnsanlık tarihi kadar eski bir olgu olan “göç” kavramı dünyanın gündeminde her zaman önemli bir yer tutmuş, tarih boyunca meydana gelen göçler, dünyanın bugünkü nüfus dağılımını, sosyo-ekonomik yapısını ve kültürel gelişimini şekillendirmiştir (Tunç, 2015: 30).
Türkiye’de de göç son zamanların en çok tartışılan konusu olmuştur. 2011 yılında Suriye’den gelmeye başlayan göç dalgasıyla beraber şu an dünyada[by1] en fazla mülteciye sahip ülke Türkiye’dir. Suriyelilerin ve T.C. vatandaşlarının birbiriyle uyumlu şekilde yaşamaları beklenmekle beraber bu süreç çok da kolay olmayacaktır. Uyum süresince özellikle vatandaşlara, STK’lara, kamu kurumlarına, siyasi partilere ve de medyaya önemli roller düşmektedir. Göçmen konusunda medyanın kullandığı dil, toplumun göçmen algısını yönlendirmektedir. Aynı zamanda medyanın kullandığı ötekileştirme dili toplumunda bir öteki yaratma çabasını da kolaylaştırmaktadır. Medyanın Suriyelilere bakış açısı ne kadar ayrımcı ve sertse vatandaşların günlük hayatta Suriyelilere bakışı da aynı derecede sert olabilmektedir.
Kitlesel olarak ciddi şekilde göç alan Türkiye’de göçmenlerin ve vatandaşın güvenlik kaygısı da artmıştır. Göç ve güvenlik arasındaki ilişkiye güvenlik yaklaşımlarından biri olan Aberystwyth ekolüyle yaklaşılacaktır.
1. Göçmen, mülteci, sığınmacı kimlere denir?
Çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılan bu kavramlar aslında birbirlerinden tamamen farklı anlamlara sahiptir.
Göçmen terimi genellikle, bireyin göç etme kararını, zorlayıcı dış faktörlerin müdahalesi olmaksızın kendi özgür iradesiyle aldığı tüm durumları kapsar şekilde anlaşılmıştır. Birleşmiş Milletler göçmeni, sebepleri, gönüllü olup olmaması, göç yolları, düzenli veya düzensiz olması fark etmeksizin yabancı bir ülkede bir yıldan fazla ikamet eden bir birey olarak tanımlar (Perruchoud ve Redpath, 2013: 37).
Mülteci; 28 Temmuz 1951'de Cenevre'de imzalanan Birleşmiş Milletler (BM) Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Sözleşme ‘ye göre:
"ırkı, dini, milliyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan, bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişidir." Hukuki statü olarak da bu şartları sağlayan ve "mülteci” olarak tanınmış kişileri ifade eder. Mülteciler, gönüllü olmadığı takdirde ülkelerine geri gönderilemezler (Özdemir, 2018).
Sığınmacı; bir ülkeye kabul edilerek mülteci statüsü için başvuru yapmış kişileri ifade eden bir kavramdır. Mültecilik hakların kullanıldığı statü iken sığınmacı ise henüz bu statüyü alamamış, mültecilik statüsü verilene kadar geçici koruma talep eden kişi anlamını taşımaktadır. İltica ise bu eylemin gerçekleşmesidir (Usta ve Ergün, 2020: 1067).
2. Türkiye’de Suriyeliler hangi statüye sahiptir?
1951 Mültecilerin Hukuki Durumlarına İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ni onaylayan ancak coğrafi çekince koyan Türkiye, sadece Avrupa ülkelerinden mülteci kabul etmekte, Avrupa ülkeleri dışından gelenlere ise Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği başvuruları sonuçlanana kadar “sığınmacı” statüsü altında geçici ikamet izni vermektedir. Türkiye, Suriyeli mülteciler için ise, bu kadar çok sayıda kişi için “sığınmacı” prosedürünün yürütülemeyeceğini öngörerek onları “misafir” olarak nitelendirdi. Ancak “misafir” tanımının uluslararası hukukta bir karşılığı olmadığı için bu kavram yeterli görülmedi ve yeni bir statü arayışına girildi (Güçtürk, 2014).
2014 yılında yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği ile kolektif bir statü olan “geçici koruma” statüsünün işletilmesi yoluna gidilmiş ve böylece Türkiye’ de kayıt olan Suriyeliler “geçici koruma” statüsünde değerlendirilmiştir (Tunç, 2015:39).
Göç İdaresi Başkanlığının Ekim 2021 verilerine göre şu an Türkiye’de 3 milyon 723 bin 674 Suriyeli geçici koruma altındandır (Göç İdaresi Başkanlığı, 2021).
3. Medyanın göçe bakışı nasıldır?
Suriyeli mülteciler, Türkiye’de hemen hemen her gün haberlere konu olmaktadır. Mültecilerin haberlere konu oluş şekilleri ya bir mağduriyet eksenli olumsuzluk ya da çoğu zaman olduğu gibi bir sorunun kaynağı olarak olumsuzluk içermektedir. Bu bağlamda medyanın temsil işlevi, Suriyeli mültecilerin toplum tarafından algılanma biçimleri üzerinde etkili olmakta, ya da en hafif ifadesiyle bu algının yeniden üretiminde işlevsel bir role sahip olmaktadır (Göker ve Keskin, 2015: 231).
Suriyeli sığınmacıların medya temsilleri, Türkiye gündemindeki sığınmacı/mülteci sorunu hakkında kamu algısını etkilemekte ve sığınmacıların toplum içinde gördükleri olumlu ya da olumsuz davranışlara katkı sağlamaktadır (Pandır vd., 2015: 3).
Pek çok bilinmezlik ve şehir efsaneleri ile sarılmış olan mülteciler konusunda sıradan vatandaşın ortaya koyacağı tavır ve beklentilerde medyanın oynadığı önemli rol herkes tarafından kabul edilen bir gerçekliktir. Bu çerçevede Türkiye’de bulunan mülteciler konusunda son beş buçuk yılda yazılı ve görsel medyanın tavrı hem mevcut durumun anlaşılması hem de gelecek politikaların belirlenmesi bakımından önemli bir araştırma alanıdır (Erdoğan, Kavukçuer ve Çetinkaya, 2017: 12).
4. Aberystwyth Ekolü
Aberyswyth Ekolü, İngiltere’nin Galler bölgesindeki Aberyswyth Üniversitesi akademisyenlerinin eleştirel güvenlik kuramlarına yapmış oldukları katkılar sonucu ortaya çıkmıştır. Ken Booth ve Richard Wyn Jones bu ekolün temsilcilerindendir (Yılmaz ve Genç, 2021).
Ekole göre güvenlik “insan hakları ihlalleri, azınlıklara uygulanan baskılar, fakirlerin güçsüzlüğü, kadına karşı şiddet” gibi durumları gün ışığına çıkartmak suretiyle özgürleşmeye yol açabilir. Aberystwyth ekolüne göre ontolojik olarak güvenliğin referans nesnesi bireylerdir, yani “kimin güvenliği?” sorusuna bu ekol “bireyler” cevabını vermektedir (Küçük, 2020: 12).
Aberystwyth ekolüne göre dünya politikasındaki dinamiklerden dolayı zor duruma düşmüş kimselerin “özgürleşmesi” gerekmektedir. Bunu elde edebilmek için ise bu bireyleri güvenliğin temel referans nesnesi olarak kabul etmek ve hem onları hem de onlarla dayanışma içerisine girecek diğer kişi/kurumları güvenliğin aktörleri olarak düşünmek önemlidir; yani göç-güvenlik bağlantısını ontolojik olarak farklı bir biçimde anlamamız elzemdir. Çünkü bu bağlantı kurulurken “tehdit” olarak gösterilen bireylerdir. Bu temsilin göçmen ve mültecilere karşı birçok dışlayıcı ve ayrımcı söylem ve pratik doğurduğu ise yadsınamaz bir gerçektir (Küçük, 2020: 14).
Türkiye’deki Suriyeli mülteciler vakasında yapılması gereken bireylerin deneyimledikleri güvensizliklerden yola çıkarak cevap vermek, yine sıradan insanların karşılaştıkları tehditlere dair farkındalığı arttırmak ve böylelikle bu güvensizliklerin giderilmesi için oluşturulacak politikaları şekillendirmektir. Bu alanda gerçekleştirilebilecek özgürleştirici bir değişim ancak hem Türkiye’de yaşayan vatandaşların hem de Suriyeli mültecilerin yaşadıkları farklı güvensizlikleri dile getirerek mümkün olabilir (Küçük, 2020: 18).
5. Ankara Altındağ’da Yaşanan Olay ve Olay Sonrası Suriyelilerin ve Yerel Halkın Yaşadığı Güvenlik Kaygıları
Ankara'da göçmen nüfusu oldukça yüksek mahallelerden olan Altındağ Battalgazi'de 11 Ağustos akşamı iki genç grup arasında bıçaklı kavga çıktı. Kavga sonucunda iki Türk gencin Suriyeliler tarafından yaralandığı haberinin ardından Battalgazi'de toplanan yüzlerce kişi, mahallede Suriyelilere ait ev ve iş yerlerinin camlarını kırdı, eşyalarını dışarı çıkarıp, ateşe verdi. Emirhan Yalçın adlı genç hastanede hayatını kaybederken, bir sonraki akşam da yüzlerce kişi Suriyelilere ait dükkân ve evlere saldırdı, çok sayıda mesken ve iş yeri zarar gördü. Mahalledeki Türk ve Suriyeli esnafa ait tüm iş yerleri tedbir amaçlı kapatıldı.
Suriyelilere ait çok sayıda mesken ve iş yeri zarar gördü (BBC, 2021).
Bu olayla beraber giderek artan göçmen karşıtı söylemlerin sokağa yansıması Suriyeli göçmenler tarafından endişeyle karşılanmaktadır. Yaşanan olaylar süresince mahalledeki Suriyeliler evlerinden çıkamamış, temel ihtiyaçlarını karşılamada güçlük çekmişlerdir. Sadece Ankara’daki Suriyeliler değil Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan Suriyeliler de yaşananların kendilerine zarar verebileceği endişesine kapılmış, can ve mal güvenliği kaygıları artmıştır (BBC, 2021). Aberystwyth ekolünde güvenliğin referans nesnesi olan bireyler yalnızca mülteciler ve göçmenler değil, aynı zamanda bu kişilerin gittiği ülkelerdeki vatandaşlardır.
Dolayısıyla bu olumsuz durumların yanı sıra olaydan etkilenen sadece Suriyeli misafirler olmamış, vatandaşların da zaten var olan kaygıları giderek artmıştır.
Özellikle kendi işlerinden alıkonulduğunu savunan vatandaşlar, Suriyelilerin iş yerlerinin kapatılmasını, kapatılamasa bile en azından vergilendirilmelerini talep etmişlerdir. Vatandaşların gösterdiği tepkilere karşın Göç İdaresi Başkanlığının Ankara ili özelinde aldığı karar da şu şekilde olmuştur:
“2 Eylül 2021 tarihinden geçerli olmak üzere Ankara ili mülki sınırları geçici koruma kaydına kapatılmıştır. Ülkemizin başka illerinde kayıtlı olup fiilen Ankara ilinde ikamet eden geçici koruma statü sahibi Suriyeliler tespit edilerek kayıtlı olduğu illere geri gönderilecek ve kayıtlı oldukları illerde ikamet süreçleri bildirim yükümlülüğü getirilerek takip edilecektir” (Göç İdaresi Başkanlığı, 2021).
Sonuç
Türkiye yaşadığı yoğun göç dalgasıyla mücadele etmeye çalışan bir ülke konumundadır. Uzun yıllardır süregelen göç akını son birkaç yıldır vatandaşların da tepkisini daha sert göstermesine neden olmuş ve Suriyeli halkın yerel halkla uyumu çoğu zaman sorun olmuştur. Her ne kadar Suriyeliler, vatandaşlar tarafından istenmese de özellikle ekonomik açıdan gelir kaynağı olarak görülmeye başlanmıştır. Örneğin; Suriyeli halkın çok ucuz ücretlere çalıştırılmaları, kiralık evlere olması gerekenden beş kat fazla kira ödemeleri sömürüldüklerinin kanıtıdır. (BBC, 2021).
İki tarafında birbirini tehdit olarak görmemesi için yetkililere düşen görev, vatandaşların ve Suriyelilerin onlar-bizler ayrımı yapmadan en uyumlu şekilde gündelik hayata uyum sağlamalarını kolaylaştıran projeler üretmek, Suriyelilere yönelik uygulanan geçici koruma statüsünü iyileştirmek, halkı galeyana sürükleyecek olan yanlış-yalan haberlerin paylaşılmasının denetimini artırmak olmalıdır.
ÖZLEM ÖZ
Ekim 2021 Göç Çalışmaları Stajyeri
Kaynakça
Erdoğan, M. & Kavukçuer, Y. &Çetinkaya, T. (2017). “Türkiye’de Yaşayan Suriyeli Mültecilere Yönelik Medya Algısı”, Liberal Perspektif Analiz, 5, s. 12-18
Göç İdaresi Başkanlığı, https://www.goc.gov.tr/, (Erişim Tarihi 23.10.2021)
Göker, G. & Keskin S. (2015). “Haber Medyası ve Mülteciler: Suriyeli Mültecilerin Türk Yazılı Basınındaki Temsili”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, 41, s. 229-256
Güçtürk, Y. (2014). “Sürgün ile Savaş Arasında Suriyeli Mülteciler”, Siyaset. Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), Ankara, https://www.setav.org/5-soru-surgun-ile-savas-arasinda-suriyeli-multeciler/, (Erişim Tarihi 27.10.2021)
International Migration Organization. (2013). Göç Terimleri Sözlüğü,2. Baskı, s.37
Küçük, M.N. (2020). “Göç-Güvenlik Bağlantısını Yeniden Düşünmek: Eleştirel Güvenlik Yaklaşımları, Özgürleşme ve Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler”, Uluslararası İlişkiler, Çevrimiçi Erken Yayım, s. 1-26,
Özdemir, S. (2018). “Göç ve İltica Terimleri Sözlüğü: Sık Karıştırılan Kavramlar”, https://www.dw.com/tr/göç-ve-iltica-terimleri-sözlüğü-sık-karıştırılan-kavramlar/a-45638095, (Erişim Tarihi 24.10.2021)
Öztürk, F. (2021). “Altındağ’da neler yaşandı, mahalle halkı yaşananlar için ne diyor?”, https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-58180854, (Erişim Tarihi 23.10.2021)
PANDIR, M. & Efe, İ. & Paksoy A. F. (2015). “Türk Basınında Suriyeli Sığınmacı Temsili Üzerine Bir İçerik Analizi”, Marmara İletişim Dergisi, 24. s. 1-26
TUNÇ, A.Ş. (2015). “Mülteci Davranışı ve Toplumsal Etkileri: Türkiye’deki Suriyelilere İlişkin Bir Değerlendirme”, Tesam Akademi Dergisi, 2. (2) s. 29-63
Usta, S.& Ergün, G. (2020). “Göç ve Mülteci Olgusu: Kavramsal Çerçeve”, International Journal of Disciplines Economics & Administrative Scienves Studies, 6, (24), s. 1063-1074
Yılmaz, S. & Genç, A. (2021). “Arktik Bölgesi’nin Kopenhag ve Aberystwyth Ekolü ile İncelenmesi”. International Journal of Politics and Security (IJPS), 3, (1) s.144
© Copyright 2024 TUİÇ Akademi - WebTech Bilişim tarafından sevgi ile geliştirildi.
YORUMLAR