Online Staj Göç Programı
Önceki
Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Online Staj programı kapsamında, stajyer Ekin Kaya tarafından eleştirisinin yapılması istenen Boys Don’t Cry (Erkekler Ağlamaz) filmi, analiz edilmiştir. Gerçek hayatta esinlenilerek beyaz perdeye aktarılan film, 1993 yılında Lincoln Nebraska’da trajik bir şekilde öldürülen Teena Brandon adındaki transseksüel bir erkeğin hayatını anlatır. Yönetmenliğini Kimberly Peirce’in yaptığı film, çeşitli festivallerde gösterime girmiş ve pek çok ödül kazanmıştır.
Boys
Don’t Cry (Erkekler Ağlamaz), 1993 yılında Lincoln Nebraska’da trajik bir
şekilde öldürülen Teena Brandon adındaki transseksüel bir erkeğin hayatını anlatan
biyografik filmdir. Yönetmenliğini Kimberly Peirce’in yaptığı film çeşitli
festivallerde gösterime girmiş ve pek çok ödül kazanmıştır. Fikrimce, Kimberly
Pierce bu filmi sadece transfobi ve translara yönelik şiddet hakkında kamuoyunu
bilinçlendirmek için değil, aynı zamanda baskın ve baskıcı cinsiyet yapılarına
meydan okumak için bir platform olarak meydana getirdi. Bu durumu filmdeki
sahneleri inceleyerek anlamak mümkündür.
Film,
Brandon’un boş bir yolda tek başına araba sürdüğü bir sahne ile başlar ve
uzaktan bir polis arabasının ışıklarının yanıp sönmeye başladığını görürüz.
Daha sonrasında ise gece gökyüzüne karışır ve ilk sahne sonlanır. Bu sahne
oldukça önemlidir. Çünkü Brandon'ın John'un talimatlarını dinleyerek
polislerden kaçtığı başka bir sahnedeki “umursamaz” tavırları bu sahnenin adeta
bir uzantısıdır. Film boyunca araç kullanırken dikkatsiz davranışlarda
bulunanlar ve hız tutkunu olanlar hep erkeklerdir. Toplumdaki araba kültürü ile
ilişkilendirilen “erkeklik” olgusu filmde de sık sık vurgulanmıştır.
İkinci
sahnede ise Brandon kuzenine saçını kestirtmektedir. Brandon, filmin başından
itibaren erkeklerin neye benzediğine ve nasıl davranmaları gerektiğine dair
sosyal kabullere uymaya çalışmaktadır. Bu benimsenen erkeklik, erkeklerin toplum
tarafından kabul edilmeleri için belirli özellikler sergilemeleri gerektiği
inancını vurgulamaktadır. Saç kestirmek ve“erkeksi” giyinmek örnek olarak
verilebilmektedir. Toplumda kabul edilmiş güç ve erkeklik arasındaki bağlantı;
bar kavgaları, araba kovalamacaları, kendini yaralama ve saldırganlık
sahneleriyle gösterilmektedir. Brandon “erkek” olarak kabul görmek için bu
olaylara girişmektedir. Ayrıca filmdeki Lana ve Brandon arasındaki seks sahnesi,
erkeklerin baskın konumlandırma yoluyla kontrolü ele geçirdiği ortak
heteroseksüellik pratiklerini yansıtmaktadır. Heteroseksüellik uygulamaları,
Brandon'ın (erkek rolünü üstlenen) gücü öne sürmesi ve ilişki sırasında
kendisini Lana'nın “tepesinde” konumlandırması şeklinde gösterilmektedir.
Bireyin
kimliğinin biyolojik cinsiyete dayalı olarak sınıflandırılması, bireylerin
birbirlerine nasıl davrandıklarını da belirler. Bireyler birbirleri hakkındaki
yüzeysel bilgiyi kadınsı ve erkeksi davranışlar üzerinden edinirler. John ve
Tom’un, Brandon’a tuvalette şiddet uyguladıkları sahne, toplumun kişinin
cinsiyetini biyolojik cinsiyetine göre belirlemesi noktasında nasıl zorladığını
gözler önüne sermektedir (Goodey, 1997:414). Filmde Brandon’un arkadaş çevresi,
Brandon’ın önceki suçlamalarından dolayı tutuklanarak kadın gözaltı merkezine
yerleştirildiği zamana kadar geçen süreçte onun “kimliğinden” habersizdir. John
ve Tom, yerel bir gazetede Brandon’ın ilk adının Teena olduğunu gördükten sonra
Lana'nın annesinin evinde Brandon'la yüzleşir.
İnsan vücudunun kültürel söylem içindeki rolü Mills'in
sosyolojik tahayyül kavramı aracılığıyla anlaşılmaktadır. Mills’e göre, toplum
içinde bireyler cinsiyetlerine göre sınıflandırılmaktadır. Doğumda çocuklar
cinsiyete göre kategorilere ayrılır. Bir bebeğe kız ise pembe, erkek ise mavi
giysiler giydirilir. Çocukluk dönemlerinden itibaren ise bu sınıflandırma
hayatın içerisinde süregelir. Kız çocuklarının bebeklerle, erkek çocukların ise
arabalarla oynaması “normal” kabul edilir. İşbu durum kültürel olarak “onaylanmış”
normlardan herhangi bir sapma, bireyin sosyal hayatın içinde onaylanmamasına ve
toplum içerisinde hedef gösterilmesine sebep olabilmektedir (Grozelle,2014:1). Brandon,
John ve Tom tarafından tecavüze uğradıktan sonra, yerel polise şikayette
bulunur. Polis memuru ise sorularıyla Brandon’ı tekrar mağdur eder. Polis
memuru, Brandon’ı “yanıltıcı” kimliği sebebiyle suçlar. Polis memurunun soruları suçu odak
noktasından uzaklaştırmış ve cinsiyetin sınıflandırılmasına kaydırmıştır. Bu
sahne; lezbiyen, gey, biseksüel, cinsiyet değiştirmiş ve queer (LGBTQ)
topluluklarının nefret suçlarını eksik bildirmesinin birincil nedenini
göstermektedir. Polisin artan homofobik muameleleri korkusu sebebiyle her beş
LGBTQ bireyinden yalnızca biri “homofobik” bir nefret suçunu ihbar ederken
polisten ayrımcılık beklemediğini belirtmektedir (Hunt ve Dick, 2008:6).
Cinsiyete
dayalı şiddete bakarken, cinsiyet uygulamalarının hegemonik erkeklik içindeki
konfigürasyonunu dikkate almak önemlidir. Erkeklerin uyguladığı toplumsal
cinsiyete dayalı şiddet, “gücü kontrol etmek ve egemen olmak için
tasarlanmıştır” (Kordvani, 2002:3). Günümüz toplumunda, erkek olmakla
şiddet kullanmak arasında büyüyen bir bağlantı vardır. Kültürel bir norm olarak
hegemonik erkeklikle ilişkilendirilen şiddet, erkeklere problemleri çözmek için
saldırganlığı bir yöntem olarak kullanmaları konusunda baskı uygular. Filmdeki
John ve Tom'un, Brandon'ın biyolojik olarak erkek olmadığını öğrenmesinden
sonraki sahne, cinsiyetçi şiddetin Brandon'a karşı erkekliklerini öne sürmenin
bir yolu olarak kullanıldığını göstermektedir. Brandon’ın kadın olduğu öğrenildikten
sonra; John ve Tom, Brandon'ı terk edilmiş bir otoparka götürür ve burada onu
acımasızca dövüp tecavüz eder. Brandon’ın cinselliği, John ve Tom tarafından
kendi grupları içindeki konumlarına bir tehdit olarak görülmüştür. Bu sebeple,
John ve Tom kadınlar üzerindeki kontrollerini yeniden ele geçirmek için
cinsiyete dayalı şiddeti kullanmışlardır.
Sonuç
olarak, Boys Don't Cry filmi hegomonik erkeklik tarafından kontrol edilen bir
dünyada itaatkâr olmaya tüm gücüyle karşı koyması nedeniyle tecavüze uğrayıp
öldürülen transseksüel bir erkeğin hikayesini anlatmaktadır. Filmde
gösterildiği gibi, LGBTQ kişilere yönelik nefret suçlarındaki artış, toplumda
mevcut olan baskın heteronormatif ideolojilerle bağlantılıdır. Brandon Teena, geniş
çapta medyanın ilgisini çeken ilk trans cinayeti olmasına rağmen ne ilk ne de
son olmuştur. Bu eşitsizliği doğru bir şekilde ele almak için, önce yanlış
yönlendirilmiş sosyal algıları ele almak gerekmektedir. İster tek bir kişinin
ister bütün bir kasabanın eylemleri olsun, hiçbir düzeyde ayrımcılığa müsamaha
gösterilmemelidir.
EKİN KAYA
Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları
Online-Staj Stajyeri
KAYNAKÇA
Grozelle, R. S. (2014).
"Hegemonic Masculinity in Boys Don't Cry (1999)." Inquiries Journal/Student Pulse, 6(03). Retrieved February 9, from http://www.inquiriesjournal.com/a?id=869
Goodey, J. (1997). BOYS
DON'T CRY: Masculinities, Fear of Crime and Fearlessness. The British
Journal of Criminology, 37(3), 401-418. Retrieved February 9,
2021, from http://www.jstor.org/stable/23637949
Hunt, R., & Dick, S.
(2008). Serves you Right: Lesbian and Gay People’s Expectations of
Discrimination. Stonewall, A4, 1-24. Retrieved February 10,
from https://www.stonewall.org.uk/system/files/Serves_You_Right__2008_.pdf
Kordvani, A. (Director)
(2002, February 22). Hegemonic Masculinity, Domination and Violence against
Women. Expanding Our Horizons: Understanding the Complexities of
Violence Against Women. Retrived February 10, from https://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.584.1434&rep=rep1&type=pdf
© Copyright 2024 TUİÇ Akademi - WebTech Bilişim tarafından sevgi ile geliştirildi.
YORUMLAR