BOYS DON’T CRY (ERKEKLER AĞLAMAZ) FİLMİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Önceki
Otto von Bismarck, Almaya’nın birleşmesi adına önemli çalışmalarda bulunmuş, başarılı ve muhafazakar bir devlet adamıdır. Politik hayatı boyunca birçok devlet kademelerinde görev yapmıştır. Almanya’nın kaderini değiştiren çeşitli politik çalışmalar yapmıştır. Danimarka, Avusturya, Fransa’ya karşı kısa savaşlara sebep olmuştur. Bismarck’ın Avusturya’ya karşı kazandığı zaferin ardından Alman Konfederasyonu’nu fesetmiştir ve bunun yerine Kuzey Almanya Konfederasyonu’nu kurmuştur. Konfederasyonun Fransa’yı yenmesinin ardından, Güney Almanya’nın desteğini alarak Avusturya’yı dışladı ve Alman İmparatorluğunu kurarak Almanya’yı birleştirmiştir. Realpolitik düşüncesi ile birlikte “Demir Şansölye” ünvanını almıştır. Zehra YILDIRIM- Diplomasi Çalışmaları Stajyeri
ÖZET
ABSTRACT
Keywords: Otto von Bismarck, Germany, foreign policy, Bismarck diplomacy, alliance.
GİRİŞ
Otto
von Bismarck, 19. Yüzyılda güçlü bir federasyon olmayan Almanya’nın
imparatorluğa dönüşmesinde önemli bir rol oynayan başarılı bir devlet adamıdır.
Dönemin birleşik olmayan Almanya’sında ilk şansölye olmuştur. Bismarck, yaptığı
diplomatik anlaşmalar, koalisyonlar ve
ideolojik düşünceleriyle birlikte Almanya’nın kaderini değiştirmiştir.
Dönemin yeni Almanya’sını kılıç ve kan politikasıyla kuracağını söyleyen
Bismarck, Demir Şansölye (The Iron Chancellor) adıyla anılmaktadır.
Bismarck’ın güçlü liderliği Almanya’nın birleşmesinde büyük rol oynamıştır.
Birleşik olmayan Alman devletlerini Prusya liderliğinde, bir Alman
İmparatorluğu’nda birleştiren savaşları düzenlemiştir. Dönemde süregelen düzeni
değiştirmiştir ve kendi diplomasisini uygulamıştır. Bismarck, kendisinden önce varlığını sürdüren
Metternich sistemine karşı çıkmıştır. Çünkü, Viyana Kongresi ile birlikte Alman
Konfederasyonu kurulmuştur ve Bismarck bu konfederasyonda bulunan tüm Alman
devletlerini tek bir çatı altında toplamak istiyordu. Demir Şansölye’nin asıl
amacı, Alman devletlerini Prusya önderliğinde birleştirmek ve böylece güçlü bir
Alman İmparatorluğu kurmak istiyordu. Bismarck bu büyük amacına ulaşmak için
Alman Konfederasyonu’nu sona erdirmek zorunda kalmıştır. Bismarck’ın bu büyük
ideali 1871’de başarıyla sonuçlanmıştır. Bu dönemden önce Prusya Şansölyesi
olarak görev yapan Bismarck, Birleşik Almanya’nın Şansöylesi olmuştur. Bismarck
şansölye olduğu bu dönemde dş politikada oldukça yenilikler yapmıştır.
Bunlardan en önemlisi ise Realpolitik düşüncesini Alman dış politikasına sıkı
bir şekilde uygulamasıdır. Bismarck’ın güçlü liderliği ve göstermiş olduğu başarılar sayesinde dağınık ve güçsüz
bir devlet olan Almanya, Bismarck’ın iktidara gelmesi ve oluşturulan birleşme
dolayısıyla kıta Avrupasındaki en güçlü ve lider bir ülke konumuna
yükselmiştir.
Bismarck’ın
gerçekleştirmek istediği çeşitli idealler vardır. Bunlardan bir tanesi
barıştır. Bismarck barışçıl bir Avrupa istiyordu. Barışçıl bir Avrupa,
Almanya’nın birleşmesine yardımcı olabilirdi fakat İtalya’nın aksine
Almanya’nın birleşmesi barışçıl olmamıştı. Diğer bir ideali ise Fransa’nın
izolasyonuydu. Bismarck, kendisi için müttefikler kazanmasını ve Almanya’ya karşı bir intikam savaşını
engellemek için Fransa’yı izole etmek istedi. Diğer bir ideali ise müttefik
devletler bulmaktı. Bismarck müttefik bulmakta oldukça titiz davranan bir
devlet adamıydı. Olabilecek bütün ihtimalleri düşünüp, idealist liderliği
sayesinde birçok başarılı ittifaklarda bulunmuştur. İttifakları sayesinde
Almanya daha güçlü bir devlet haline gelmiştir. Yapılan bu ittifaklar ve
ittifaklarda bulunulan devletleri seçme nedenleri makalede ayrıntılı olarak
incelenecektir.
Bismarck’ın yapmış olduğu politik hamleler sayesinde Avrupa’da dengeler değişmiştir ve Almanya’nın geleceği parlak bir hal almıştır. İdealist bir devlet adamı olan Bismarck, yaptığı her hamlesi ile birlikte başarılı bir siyasi lider olduğunu göstermektedir. Kurulan ittifaklarda, ittifak yaptığı ülkeleri seçme titizliğinde de bu başarı görülmektedir. Bu araştırma makalesi, Bismarck’ın Almanya için yapmış olduğu başarılar ve Almanya’nın göstermiş olduğu büyük gelişimi içermektedir.
BISMARCK’IN
DIŞ POLİTİKASI
Bismarck, Almanya’yı tek bir çatı altında birleştirmesinin
ardından, yeniden inşa ettiği imparatorluğun geleceğini koruması gerekiyordu.
Bu yüzden herhangi bir Avrupa savaşından ve Avrupa içerisinde oluşacak
sorunlardan kaçınmalıydı. Gücünü korumasının tek yolu Avrupa’da yapmış olacağı
bir barış ortamında mümkündü. Bismarck’ın korumaya çalıştığı bu barış ortamı,
Avrupa’daki güçlü devletleri kapsıyordu. Avrupa’da oluşacak barış ortamı
sebebiyle, Almanya gücünü koruyabilecek ve birleşme barışçıl bir hal alacaktı.
Bismarck’ın Almanya’yı birleştirmesi Avrupa’daki güç dengesinde çeşitli farklılıklar meydana getirmiştir. Birleşme
öncesinde güçlü olmayan Almanya, Fransa ve Avusturya gibi ülkelerin oldukça
gerisindeydi. Fakat Bismarck’ın başarmış olduğu politik hamleler sayesinde pek
barışçıl olmayan bir birleşme gerçekleşti. Almanya’nın birleşme ardından kazandığı
güç ile birlikte Avrupa’da önde gelen devletler arasına girmeyi başarmıştır.
Almanya, artık sahip olduğu gücü korumalıydı. Bir anda yükselen güç haline
gelen Almanya, diğer devletler tarafından çok dikkat çekmeye başlamıştır.
Düşman devletlerden oluşan bir koalisyon kaçınılmaz hale gelmiştir. Örneğin, 1875
gibi erken bir tarihte, İngiltere ve
Rusya, Almanya’nın Fransa’ya karşı bir gabiliyetini daha kabul edemeyeceklerini
açıkça beyan etmiştir. Erken tarihlerde başlayan bu tehditler dolayısıyla
Almanya’nın diplomatik hamleleri ve dış politikası çok hassas bir konu haline
gelmiştir. Bu gibi tehditler karşısında
Bismarck’ın diğer devletlerle koalisyon kurması kaçınılmaz hale gelmiştir. “Bismarck'ın
barış ve güç arayışı üzerindeki vurgunun yanı sıra, çoğu tarihçi diğer iki
noktayı vurguladı. Bunlardan biri, Ranke teorisinden ödünç aldıkları ve
genellikle Bismarckçı pratiğe atfedilen dış politika önceliği kavramıydı.
Bismarck'ın dış ilişkileri iç politikalara ve kişisel kaprislere tabi kıldığına
inanan Eyck ve Bismarck'ın kendi önyargılarının ve tutkularının dış
politikasını etkilediğini gören Wahl, yine de dış politikanın ilk sırada yer
alması gerektiğini inkar etmedi. Ne Noack ne de Karl Alexander von Muller, her
ikisi de bu politikanın devletten ziyade ulusa dayalı olduğunu görmeyi tercih
etse de, dış politikanın önceliğinin arzu edilirliğini inkar etmedi.” (Adalbert
Wahl, 1871-1914, s.59)
Almanya sahip olduğu coğrafi konum sebebiyle gücünü elinde tutmaya devam
ediyordu. Avrupa’nın ortasında bulunuyordu ve yüzölçümü küçük olmasına rağmen
diğer devletlerden daha güçlü bir hale gelmişti. “Son bir benzerlik noktası,
Almanya'nın coğrafi konumunun etkilerine karşı bir duyarlılıktı. Almanya'nın
Avrupa için bir veba olmaktan çok bir nimet olduğunu göstererek
Reichlsgrrundung'u onaylamakla bu kadar çok ilgilenen bu tarihçiler, daha önce
birçok küçük devletin var olduğu yerlerde güçlü bir gücün yaratıldığının
bilincinde olan, asla Almanya'nın Avrupa'nın ortasında olduğunu unutmuş.
Bismarck'ın ittifaklarına ilişkin açıklamalarının çoğu, siyasi coğrafya
konusundaki saplantılı farkındalıklarından kaynaklanıyordu, ancak Becker,
Almanya'nın konumu nedeniyle ittifaklara askeri gücünden daha çok ihtiyaç
duyduğunu iddia etmekte benzersizdi. Yine de Meyer'in tavsiyesi, tarihçilerin
Ger birçoklarının merkezi konumundan şikayet etmekten vazgeçmeleri ve
Bismarck'ın bu konuda yaptıklarını görmeleri için genellikle önemsenmedi.”
(Becker, s. 19)
ALMANYA’NIN
İTTİFAK ARAYIŞ SÜRECİ
Bismarck’ın kazanmış olduğu zaferler sayesinde Almanya oldukça güçlü bir konuma ulaşmıştır. Gücü sayesinde dikkat çeken Almanya, düşman devletlerden korunmak amacıyla ittifak arayışına girmiştir. Bismarck yapmış olduğu ittifaklar sayesinde Almanya’yı oldukça yüksek bir konuma getirmeyi başarmıştır. “Orta Asya'daki Alman politikasının uzun vadeli stratejik hedefleri iki yönlüdür: Rus ordusu ve onun savaş tutkusu için bir saptırma ve çıkış sağlamak ve Rusya'nın büyüyen askeri gücüne karşı etkili bir karşı ağırlık olarak Büyük Britanya'yı angaje etmek. Bununla birlikte, zaman içinde, başkan, birçoğu o bölgedeki katılımının büyüklüğünü ve yönünü belirlemede önemli roller oynayan bir dizi ikincil hedefin peşine düştü. Araştırmacılar, bu önemli nüansları, Bismarck'ın Büyük Oyun'a katılımının genel önemini görmezden geldiklerinden daha fazla ihmal ettiler. Ancak, sadece Orta Asya'da gerilimler üretmeye devam eden ihtiyacını açıklamakla kalmayıp, aynı zamanda devlet adamlığının daha genel doğasının ihmal edilmiş yönlerine de yeni bir ışık tuttukları için bunlar oldukça önemlidir.” (James Stone,2015, s.158) Bismarck’ın ilk müttefik tercihi Avusturya olmuştur. Çünkü Avusturya Doğu’ya doğru genişleme imkanı bulunan bir devletti. Bismarck Britanya ile ittifak olmak istemedi çünkü, Britanya ile Fransa arasında bir ittifaklık olasılığı yoktu. Bunun nedeni ise Mısır’da süregelen sömürge savaşlarıydı. Bismarck, İtalya ile müttefiklik fikrine sıcak bakmadı. Çünkü İngiltere gibi, İtalya’nın da Fransa ile bir müttefik olma olasılığı yoktu. Fakat Rusya ile ittifak oldukça hassastı. Çünkü Fransa ile Rusya arasında bir ittifaklık olasılığı oldukça yüksekti. Bu nedenle Rusya ve Fransa’nın ittifak olması engellenmeliydi. “Mevcut durum bizi diğer güçlerden önce kendimizi adamamaya zorluyor. Büyük güçlerin birbirimizle ilişkilerini istediğimiz gibi şekillendiremiyoruz, ancak ortaya çıkan ilişkileri kendi yararımıza kullanma özgürlüğünü sürdürebiliriz. . . . Avusturya, İngiltere ve Rusya ile ilişkilerimiz bu güçlerin hiçbiriyle yakınlaşmaya engel teşkil etmiyor. Sadece Fransa ile ilişkilerimiz, diğer güçlerle olduğu kadar kolay bir şekilde Fransa ile gitme seçeneğini açık tutmamız için dikkatli bir dikkat gerektiriyor. ... Fransa ile bir ittifak şansının Prusya için olası seçenekler arasından elimine edildiği ölçüde, konumumuzun ağırlık kaybettiğine inanıyorum. . . .” (Henry A. Kissinger, 1968, s.913)
“Dahası, Almanya'nın kaynakları merkezi yöne
bağlandığında, katı koalisyonlara yönelik baskılar arttı. Almanya, en kötü
kabusu olan Fransa ile Rusya arasındaki ittifakla baş etmeye çalışırken bu
ittifakı kaçınılmaz kıldı. Alman savunma politikası iki cepheli bir savaşla
başa çıkmaya yönelik olduğundan, tüm komşularına artan bir tehdit oluşturdu.
İki büyük komşusuyla ortaklaşa başa çıkabilecek kadar güçlü bir Almanya, onları
kesinlikle tek başına yenebilirdi. Böylelikle Almanya en çok korktuğu şeyi
yapma eğilimindeydi. Alman Konfederasyonu döneminde, ortak eylem ancak büyük
tehlike karşısında mümkün oldu.” (Henry A. Kissinger, 1968, s.920)
Bismarck,
yeni oluşturulan Alman İmparatorluğu için barış istiyordu. Başka bir ulusla
yüzleşmekten kaçınıyordu. Savaştan kaçınmak istediği devletlerin başında Rusya
geliyordu. Bismarck, Rusya’nın düşmanlığından kaçınmak için Balkanlar’a
genişleme konusunda hiçbir ilgisi olmadığına dair güvence vermiştir. Diğer bir
savaştan kaçınmak istediği ülke Britanya’ydı. Bu yüzden Bismarckkolonileri
kazanmak için rekabet etmeyeceğine dair Britanya’ya güvence verdi. Bu gibi
durumlar incelendiğinde Bismarck’ın başarılı adımlar attığı ve savaştan
kaçındığı görülmektedir. Bismarck’ın devletlere vermiş olduğu güven sayesinde
Almanya olası savaş tehlikelerinden kaçınıp gücünü korumayı başarmıştır.
Rusya ile ittifak olmak Almanya açısından oldukça yararlıydı. “Tarihçilerin İkili İttifak amacına yönelik kaygısı, önemli bir örnek vermek gerekirse, Bismarck'tan sonra Alman dış politikasında neyin yanlış gittiğini düşündüklerini yansıtıyordu. Bu ittifakın Avusturya için kalıcı bir seçenek, bir Mitteletropa'nın temeli, Bismarck'ın ittifak sisteminin temeli ya da sadece ölü bir Dreikaiserbund'u diriltmenin bir yolu olup olmadığı, 1890 ve sadece Bismarck'ın ötesine uzanan çıkarımlara sahipti. Reasürans Antlaşması'nda yer alan konular, Almanya'nın Doğu Sorunu'ndaki rolü, Üçlü İttifak'ın işlevi ve İngiltere ile Rusya'nın Bismarck'ın politikasındaki göreli önemi, Dünya Savaşı'nın kökenleri hakkındaki tartışmayla da ilgiliydi. Suçluluk değilse de Almanya'nın sorumluluğu. Yine de tarihçilerin Bismarck'ın dış politikası hakkında yazdıkları, Weimar Cumhuriyeti'ndeki politika yapıcılarınkinden çok Wilhelm liderliğinin bilgeliğine daha az olumlu yansıdı.” (Herbert D. Andrews, 1965, s.349)
“Dahası, Almanya'nın kaynakları merkezi yöne bağlandığında, katı koalisyonlara
yönelik baskılar arttı. Fransa ve Rusya arasındaki en kötü kabusuyla başa
çıkmaya çalışan bir ittifak. Almanya bu ittifakı kaçınılmaz hale getirdi. Alman
savunma politikası iki cepheli bir savaşla başa çıkmaya yönelik olduğundan, tüm
komşularına artan bir tehdit oluşturdu. İki büyük komşusuyla ortaklaşa başa
çıkabilecek kadar güçlü bir Almanya, onları kesinlikle tek başına yenebilirdi.
Böylelikle Almanya en çok korktuğu şeyi yapma eğilimindeydi. Alman
Konfederasyonu döneminde, ortak eylem ancak aşırı büyük bir tehlike karşısında
mümkündü.” (Henry A. Kissinger,
1968, s.920)
ÜÇ İMPARATORLAR LİGİ
Almanya’nın Bismarck döneminde
yapmış olduğu önemli ittifaklardan biri Üç İmparatorlar Ligi (The First Three
Emperors’ League)’dir. 1872 yılında Fransa’ya karşı kurulmuştur. Almanya, Avusturya-Macaristan ve Rusya tarafından oluşturulan bu lig,
Fransa’ya karşı oluşturulan ilk güçlü koalisyon olmuştur. “İşte yeni
diplomasinin damıtılmasıydı. Aynı rapor, Rusya ile Fransa'ya karşı bir ittifak,
Avusturya ile ikinci ary Alman devletlerine ve muhtemelen Rusya'ya yönelik bir
anlaşma ve Fransa ile bir anlaşma ("Batı" rotasının amacı mantıklı
bir şekilde) Avusturya ve Rusya. Nihai seçim kesinlikle faydaya bağlıydı. Bu
nedenle, görünüşteki Russophile Fransa ile bir anlaşmayı tartışıyordu, o sırada
Rusya ile savaş halindeydi. Görünüşe göre gerici, sola bir kayma tasavvur
etmeyi mümkün buldu. İç politika, dış politika amacıyla manipüle edildi.” (Henry
A. Kissinger, 1968, s.909)
Avusturya-Macaristan’ın
ittifaka katılma nedeni, Rusya’nın yürütmüş olduğu, Panslavizm ve Almanya’nın
yürütmüş olduğu Pancermanizm politikaları ile birlikte, iki ülke ile dostluk
kurarak dağılma tehlikesini ortadan kaldırmak istemesiydi.
Almanya’nın bir anda güçlü bir devlet haline gelmesi Rusya tarafından hoş
karşılanmamıştı fakat Almanya ve Avusturya-Macaristan arasında oluşacak bir
ittifaktan endişelenmekteydi. Almanya’nın yükselişi ile birlikte Rusya, Almanya
ile ittifak olmaya karar verdi fakat Almanya’ya karşı bir güvensizlik duygusu
barındırıyordu. Almanya’nın, bu ittifakta olmasının en önemli sebebi Fransa’ydı. Bu ittifak ile birlikte
Fransa yalnızlaştırılmıştır. Bismarck’ın gerçekleştirmiş olduğu bu güçlü
koalisyon politik ve ülkeler arasındaki
diplomatik ilişkilerde oldukça başarılıdır. Almanya hedefine ulaşmıştır
ve düşman potansiyeline sahip olan Rusya’yı yanına alıp Fransa’yı
yalnızlaştırmıştır.
Avrupa’da barışın sona ermesi gibi bir durumda bu üç devlet birbirleri arasında
müzakere edebileceklerini ve birlikte hareket edeceklerini öngörmüşlerdir.
Fakat Rusya ve Avusturya arasında çözülemeyen Balakn sorunu nedeniyle ligde ilk
uyuşmazlıklar meydana gelmiştir. Rusya’nın Osmanlı Devleti ile imzalamış olduğu
Ayastefanos Antlaşması’nın ardından ligde parçalanmalar gözlemlenmiştir. Rusya
Ayastefanos Antlaşması ile Avusturya-Macaristan’ı tanımamış ve haklarını hiçbir
şekilde gözetmemiştir. Avusturya-Macaristan ve
Rusya ile yaşanılan bu
gerginlikten sonra gerginlik artmıştır ve Berlin Kongresi ile birlikte
Üç İmparatorlar Ligi dağılmıştır.
İKİLİ İTTİFAK (DUAL ALLIANCE)
Almanya ve Avusturya-Macaristan arasında 7 Ekim 1879’da İkili İttifak (Dual
Alliance) kurulmuştur. Bu ittifak, Bismarck’ın Almanya’yı olası bir savaş
tehdidinden korumak amacıyla kurulmuştur. Bismarck, Avrupa’da güç dengesini
korumaya çalışan bir liderdi ve tek istediği barışçıl bir Avrupa’ydı. Üçlü
ittifakın ardından Almanya ve Avusturya-Macaristan devletleri olası bir Rusya
saldırısına karşı önlemler almak istemişlerdir. Rusya’nın herhangi bir
saldırısı durumunda iki ülke de oluşabilecek dağılma tehlikelerini biliyordu.
Bu nedenle Rusya’ya karşı ikili ittifak kurma kararını almışlardır. “Bu nedenle
Avusturya-Macaristan ve Almanya, aralarındaki saldırı ve savunma ittifakının
varlığını ve kapsamını gizlemenin zorunlu gerekliliği tarafından dikte
edilmelidir. Sanki hiçbir ilişki yokmuş gibi davranmalı ve konuşmalıdırlar.
İtiraf etmek, Pan-Germanizmin varlığına dair uluslararası bir sinyal verecek,
diğer hükümetleri amaçlanan hazırlıklar konusunda uyaracak ve böylesi ayrıntılı
planların uygulanmasını fiilen engelleyecektir. Fransa, Rusya ve İngiltere,
Almanya'nın desteksiz bir şekilde bu kadar hırslı bir hareket başlatmaya
cesaret edemeyeceğine kesinlikle inanacaklardı. Bu nedenle, Avusturya'nın
sadakati ve Almanya ile bağının yakınlığı hakkındaki gerçek bir şüphe
akıllarında muhafaza edilebildiği sürece, büyük planın gizlenmesi tamamlanmış
olacak ve hazırlıklar güvenli bir şekilde ilerleyebilecektir.” (Roland G.
Usher, 1918, s.589)
Her iki devlet Rusya saldırısıkarşısında
birbirine destek sözü vermişlerdir. Buna ek olarak, her iki devlet de Avrupa
ülkeleri tarafından bir saldırıya uğrarsa, birbirine destek olma sözü vermişlerdir. Buradaki Avrupa devletlerinin
başında Fransa gelmektedir çünkü Fransa, Rusya ile bir ittifak kurmuştur.
Bismarck’ın en büyük amacı olan Fransa’yı yalnızlaştırma politikası başarılı
bir hal alamamıştır. Bu nedenle Bismarck çareyi başka devletlerle ittifak
kurarak ülkesini güvence altına almak istemiştir. Bismarck’ın yapmış olduğu bu
ittifak sayesinde kurmuş olduğu Alamn İmparatorluğu’nun izolasyon ihtimali
azalmıştır.
“Son iki kuşakta Avusturya-Macaristan ve Almanya'nın diplomatik ilişkileri, tek
başına karmaşık bir kanıt sorunu ortaya koymaktadır. Dönemin iki ucu, yerleşik
gerçeklerin kesinliğine sıkı sıkıya bağlıdır, ancak aralarındaki dönemi
doldurmaya yönelik herhangi bir girişim, mevcut savaşın tarihini 1866 kavgası
ışığında yazma tehlikesini içerir. ya da mevcut konuları gerçeklerin
gerektirdiğinden daha geriye götürmek. İmparatorluğun kurulması ve İkili
İttifak’ın kurulmasının Avusturya-Macaristan ve Almanya arasındaki ilişkilere
etkisi için, Sadowa’nın sonuçları için kesin bir zemine sahibiz. Bunlardan
doğal olarak Üçlü İttifak ve Bismarck'ın devlet adamlığının sonraki aşamaları
büyür, çünkü bizden öyle olduklarını düşünmemizi isterdi.” (Roland G. Usher,
1918, s.577)
Bu
ittifaklara ek olarak, 1881 yılında İkinci Üç İmparatorlar Ligi oluşturulmuştur. Avusturya-Macaristan,
Almanya ve Rusya arasında oluşturulmuştur. Bismarck Dönemi’nde oluşturulan bu
ittifaklar sayesinde Avrupa’da oluşabilecek savaş tehditlerine karşı korunma
sağlanmıştır. Bismarck tarafından oluşturulan bir diğer ittifak ise Üçlü
İttifak (Triple Alliamce)’tır. Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya
tarafından oluşturulmuştur. “Bu nedenle Avusturya'nın gerçekleştirmesi gereken
çok açık ve önemli görevleri vardı. Slavların kendi alanlarındaki şüphelerini
yatıştırmalı ve Monarşiye olan bağlılıklarını kazanmalıdır. İtalya'nın 1878 ve
1879 olaylarının zaten uyandırdığı şüpheyi yatıştırmalı ve İtalya'yı Üçlü
İttifak'ta tutmalı, her halükarda İtalya ile Büyük Britanya veya Fransa
arasında gerçek bir ittifakı veya ittifakı engellemelidir. Mümkünse Rusya
uzlaştırılmalı, şüpheleri ortadan kaldırılmalı ve Fransa ile 1892'de imzalanan
ittifaktan kurtarılmalı ve kesinlikle Büyük Britanya şüpheleri devam etmelidir.
Bu çıkarlara ters düşmeden Avusturya topraklarını ve Balkanlar'daki nüfuzunu
artırmak gerçek görevdi.” .” (Roland G. Usher, 1918, s.592)
SONUÇ
Yaşamı süresince diplomatik görevlerde bulunan
ve başarılı bir siyasi lider olan Otto von Bismarck, yapmış olduğu diplomasiler ile
birlikte Almanya’nın kaderini değiştiren önemli bir devlet adamıdır.
Parçalanmış olan bir ülkeyi bir araya getirip tek bir çatı altında toplamayı
başarmıştır. Dönemin önde gelen güçlü devletleri arasında, yaptığı siyasi
hamleler dolayısıyla oldukça önemli bir konuma gelmiştir. 1871’de Almanya’nın
birleşmesinin ardından, Almanya Avrupa’nın en güçlü devleti haline gelmiştir.
Bu durumda Bismarck’ın yapmış olduğu dış politika hamleleri büyük ölçüde önem
taşımaktadır. Yapmış olduğu diplomatik birleşmeler sayesinde I. Dünya Savaşı
öncesinde Almanya’nın bütünlüğünü korumayı başarmıştır. Bismarck’ın yürütmüş
olduğu dış politikada kısıtlamalar uygulanarak ve statükosunu koruyarak
sürdürmeye odaklıdır. Bismarck’ın yürütmüş olduğu diplomasi sayesinde, Fransa
tecrit edilmiştir. Buna bağlı olarak Almanya’ya karşı olası bir ittifak
engellenmeye çalışılmıştır. Bismarck’ın bir diğer hedefi ise devletler arasında
barışı sağlamaktır. Bu amaca en iyi örnek, Avusturya ve Rusya arasında
olabilecek Balkan Savaşının önlenmesidir. Bismarck’ın yapmış olduğu
ittifaklarda bu durumu engelleme çabası görülmektedir. İttifaklarda yapmış
olduğu hassas seçim dolayısıyla, Almanya toprak bütünlüğünü korumayı başarmış
ve milliyetçilik akımının etkisiyle oluşabilecek dağılmalardan kaçınmıştır.
Bismarck’ın liderliği siyasi anlamda oldukça başarılı kabul edilmektedir.
Paramparça olan bir ülkeyi bütünleştirerek Avrupa’nın süper gücü haline
getirmiştir. Sahip olduğu gücü korumayı başarmıştır ve herhangi bir dağılma,
parçalanma tehdit eden savaşlardan kaçınmaya özen göstermiştir.
İlerleyen zamanlarda Bismarck Diplomasisi tamamıyla tersine çevrilmiştir. II.
William Bismarck’ı görevden almıştır ve Almanya’nın gücünün ve öneminin
uluslararası tanınmasına odaklanan Küresel Politika (Weltpolitik) sürdürmüştür.
Zehra YILDIRIM- Diplomasi Çalışmaları Stajyeri
BİBLİYOGRAFYA
Kissinger, H. (1968), The White Revolutionary: Reflections on Bismarck,
Daedalus , Summer, 1968, Vol. 97, No. 3, Philosophers and Kings: Studies in
Leadership (Summer, 1968), pp. 888-924,
23.02.2021-15.30 https://www.jstor.org/stable/20023844
Andrews. H.( 1965), Bismarck's Foreign Policy and German Historiography,
1919-1945, The Journal of Modern History , Sep., 1965, Vol. 37, No. 3
(Sep., 1965), pp. 345- 356,
https://www.jstor.org/stable/1875407 23.02.2021-15.50
Stone J. (2015), Bismarck and the
Great Game: Germany and Anglo-Russian Rivalry in Central Asia, 1871-1890, :
Central European History , JUNE 2015, Vol. 48, No. 2 (JUNE 2015), pp. 151-175,
https://www.jstor.org/stable/43965144 25.02.2021-13.30
Usher R. (1918), Austro-German
Relations Since 1866, The American Historical Review , Apr., 1918, Vol. 23,
No. 3 (Apr., 1918), pp. 577- 595,
https://www.jstor.org/stable/1835275 25.02.2021-17.25
Becker, Bismarck und die Einkreisung Deutschlands, II, 1; Meyer,
Bismarcks Friedens- politik, p. 19. The only historian obviously in- fluenced
by Geopolitik was Noack. 27.02.2021-12.15
Adalbert Wahl, Deutsche Geschichte von der Reichs- gründung bis zum Ausbruch
des Weltkrieges (1871-1914) (Stuttgart, 1926-36), I, 345-46, 418, II, 97;
Noack, p. 59; K. A. von Muller, Probleme 27.02.2021-12.45
© Copyright 2024 TUİÇ Akademi - WebTech Bilişim tarafından sevgi ile geliştirildi.
YORUMLAR