Kurtulanlar ve “Ötekiler”: Pray Away

Kurtulanlar ve “Ötekiler”: Pray Away

  • Film Analizi
  • 11 Eylül 2021 Cumartesi
  • 0
  • Okunma : 11879

Dönüşüm terapisinin eski liderlerinin ve dönüşüm terapisinden kurtulan bir avuç insanın röportaj, toplantı, kilise oturumları ve uluslararası konferanslarından elde edilen görüntülerin birleştirilmesinden oluşan 2021 yapımı belgesel filmi Pray Away, Jason Blum ve Ryan Murphy yapımcılığıyla Kristine Stolakis tarafından üretilmiştir. Yayınlandığı andan itibaren büyük etki uyandıran film, dönüşüm terapisinin sonuçlarını çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları stajyeri Merve Zıpkın’ın yorumlarıyla…


Bir sabah uyanıyorsunuz ve cinsel kimliğinizin değiştiğini fark ediyorsunuz. Aynaya baktığınızda gördüğünüz yüz sizin yüzünüz mü, bu beden size mi ait? Elbette. Rüyada olsanız soğuk bir su sizi hayata döndürürdü. Oysaki hayatın içindesiniz. Dönüşüm terapisi tam o anda hayatın içerisinde kurulu bir distopya gibi karşımıza çıkıyor. Pray Away cinsel benliğini kabul etmekte zorlanan, toplum tarafından dışlanmış ve ötekileştirilmiş bireylerin, dönüşüm terapisi adı altında benliğini dışlayarak başka bir bedene hapsoluşlarının trajik hikayesini konu alıyor. Film boyunca dönüşüm terapisiyle bireylerin benliklerinin değişebileceği yanılgısıyla mücadele ediyorsunuz. Mücadelenin sonunda saat on ikiyi vuruyor ve peri tarafından sihirle prensese dönüştürülen Sindirella kül kedisine geri dönüyor. Perinin kül kedisini sözde prensese dönüştürmesi, yani sadece onu farklı gösterecek bir elbise giydirmesi Sindirella’nın benliğini değiştirdi mi? Peki prens Sindirella’yı kül kedisi kıyafetleriyle görünce sevgisinden vaz mı geçti? Elbette hayır. Aslında böyle bir sihirli değneğe yani dönüşüme de ihtiyacı yoktu, Sindirella nasıl görünürse görünsün prens onu seviyordu, her haliyle.  Dönüşüm terapisinin mucizeleri de uzun sürmemişti çünkü aslında ortada bir dönüşüm yoktu, gerekmiyordu da. 


Dönüşüm terapisi heteroseksüel olmayan tüm bireyleri din ve terapi yoluyla cinsel perhize yönlendirip heteroseksüelliğe dönüştürme ve toplum normlarına uygun hale getirme çabası taşıyan bir hareket olarak karşımıza çıkıyor. Pray Away, birinci el kaynaklardan alınan geçmiş ve şimdiki zaman görüntüleriyle halen tartışılan dönüşüm hareketinin yıkıcı bir ifşasını sunuyor. Dönüşüm hareketinin liderleriyle ve mağdurlarıyla gerçekleşen görüşmelerde kişisel deneyimlerini ve mücadele sürecini paylaşan bireylerin geçmiş zaman kayıtlarında eşcinsellik ve transseksüellik gibi cinsel kimlikleri hastalık hali veya normal dışı durum olarak anlamlandırdıklarını görüyoruz.


“Her eylem ideolojik bir kod taşır.”

Geçmişten günümüze gelen video kayıtları ve röportajlardan oluşan belgesel filmde dönüşüm terapisinin ideolojik ivme kazandığı süreç oldukça ilgi çekici. Pray Away’da ele alınan hareketin Hristiyan inancıyla sarılmasıyla sevgi ve cinsellik kavramlarının yerini itaat, utanç, suçluluk ve Tanrı onayı almaktadır. Tesadüfi değildir ki bu muhafazakâr ve tahakküm temelli hareketin ivme kazandığı dönem George W. Bush yönetimine denk gelmektedir. Bu süreçte cinsel benliklerin değişimini ve eşcinsellikten arınmayı temel alan hareket muhafazakâr yönetimin partizanına dönüşür. Kilise oturumları, televizyon showları ve uluslararası konferanslara katılan dönüşüm hareketi liderleri aynı ideoloji altında birleşmişlerdir. Bu ideolojik söylemler cinsellik ve sevgi değil, Hristiyanlık ve tahakküm kodlarıyla işlenmiştir. Dönüşüm hareketi 1980 ve 90’lardaki yükselişiyle cinsel kimlik hareketinden öte iktidarın söylemlerinin yeniden üretildiği bir eylem olmuştur.


“Değişen duygular değil davranışlardı.”

Dönüşüm terapisi bireylerin fiziksel ve ruhsal açıdan cinsel kimliklerinden sıyrılarak heteroseksüel bir yapıya kavuşmalarını amaçlıyordu. Arşiv görüntülerinden günümüz röportajlarına geçildiğinde eski dönüşüm hareketi liderleri, bu hareketin yalnızca davranışlarını değiştirmelerine neden olduğunu ancak duygularını baskılasa da değiştiremediğini ifşa ettiler. Yani “değişen duygular değil davranışlardı”. Davranışların değiştirilmeye çalışılıp duyguların bastırıldığı bu süreç ise oldukça sancılı ve tehlikeliydi. Dönüşüm terapisi bireyleri bunalıma ve intihara sürüklüyordu.

Pray Away dönüşüm terapisinin etkisi hakkında yıkıcı istatistikler sunuyor. Dönüşüm terapisi eylemine katılan bireylerin büyük çoğu kendine şiddet uyguluyor ve eyleme devam etmekte zorlanan bireyler hayatına son veriyor. Büyük tıp ve sağlık kurumlarının dönüşüm terapisinin zararlı olduğuna dair uyarılarına rağmen hala inanç temelli kuruluşlar ve eylemler devam ediyor.


Kurtulanlar ve “Ötekiler”

Pray Away dönüşüm terapisinin eski liderlerinden ve dönüşüm terapisini bırakmış bir grup insanı “kurtulanlar” olarak nitelerken kendisini eski trans olarak tanımlayan Jeffrey McCall’ın temsil ettiği gibi sözde ilerici gençlik hareketlerini “ötekiler” olarak gösteriyor. Bir tarafta “kurtulan” olan Exodus liderinin hayatının aşkıyla evlenip sevgiyi kutsallaştırması, diğer tarafta cinsel perhiz ile kendini Tanrı’ya adamış McCall bulunuyor. Ne tam bir umut ne de karamsar bir dünya…


Kurtulanlar nasıl başardı?

Pray Away belgesel filminde “pray the gay away” hareketinin eski liderleri geçmişteki arşiv görüntülerini tartışırken “gerçekten inandık” ifadesini kullanıyorlar. Çocuk üretebilen bir heteroseksüel evliliğin hayatlarının tek şartı olduğuna inanıyorlardı. Peki daha sonra fikirlerini değiştiren neydi? Randy Thomas’a “ellerimdeki kanla karşı karşıya kalıyorum, şu anda tek bildiğim ellerime bakmaktan korktuğum” dedirten farkındalık nasıl oluşmuştu? Dönüşüm terapisini bırakarak kendi benliklerini kabul edenler, aynanın karşısında gördükleri yansımayı yeniden sevebilenler, “kurtulanlar” bunu nasıl başardı? Pray Away bu noktada izleyiciye büyük bir boşluk bırakıyor. Güncel olayları, birebir röportajları ve arşiv görüntülerini birleştirerek etkileyici bir yapım ortaya koyan Pray Away bize asıl umut vaat eden şeyi, kurtulanların başarı hikayesini aktarmıyor. Yalnızca “dönüşüm terapisi kötüdür, hareketin eski liderleri de bunun farkına vardı” mesajını veriyor. Oysaki dönüşüm terapisinin zararlı olduğu birçok sağlık kurumu tarafından da açıklanıyor. Ve hala dönüşüm terapisini savunan farklı toplulukların olduğu biliniyor. Pray Away’da aynı açıklamayı arşiv görüntüleri ve eylemin eski liderleriyle yapılan röportajlar aracılığıyla savunuyor. İzleyicinin beklediği ise kurtulanların başarı hikayesi. Çünkü sorunlarla boğuşurken bu sorunların üstesinden gelmiş kişilerin bunu nasıl başardıklarını bilmek en temel motivasyondur. Pray Away bu motivasyonu sağlayacak “yalnız değilsin, sen de başarabilirsin” mesajını veremiyor. 


Merve Zıpkın

Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Stajyeri


O-Staj Ekibi
  • PAYLAŞ

YORUMLAR