ALMANYA’DA YENİ DÜZEN VE DİPLOMASİ: OTTO VON BISMARCK DÖNEMİ (1871-1890)

ALMANYA’DA YENİ DÜZEN VE DİPLOMASİ: OTTO VON BISMARCK DÖNEMİ (1871-1890)

  • Araştırma Yazıları
  • 16 Mart 2021 Salı
  • 0
  • Okunma : 13733

Otto von Bismarck, Almaya’nın birleşmesi adına önemli çalışmalarda bulunmuş, başarılı ve muhafazakar bir devlet adamıdır. Politik hayatı boyunca birçok devlet kademelerinde görev yapmıştır. Almanya’nın kaderini değiştiren çeşitli politik çalışmalar yapmıştır. Danimarka, Avusturya, Fransa’ya karşı kısa savaşlara sebep olmuştur. Bismarck’ın Avusturya’ya karşı kazandığı zaferin ardından Alman Konfederasyonu’nu fesetmiştir ve bunun yerine Kuzey Almanya Konfederasyonu’nu kurmuştur. Konfederasyonun Fransa’yı yenmesinin ardından, Güney Almanya’nın desteğini alarak Avusturya’yı dışladı ve Alman İmparatorluğunu kurarak Almanya’yı birleştirmiştir. Realpolitik düşüncesi ile birlikte “Demir Şansölye” ünvanını almıştır. Zehra YILDIRIM- Diplomasi Çalışmaları Stajyeri


ÖZET

Otto von Bismarck, Almaya’nın birleşmesi adına önemli çalışmalarda bulunmuş, başarılı ve muhafazakar bir devlet adamıdır. Politik hayatı boyunca birçok devlet kademelerinde görev yapmıştır. Almanya’nın kaderini değiştiren çeşitli politik çalışmalar yapmıştır. Danimarka, Avusturya, Fransa’ya karşı kısa savaşlara sebep olmuştur. Bismarck’ın Avusturya’ya karşı kazandığı zaferin ardından Alman Konfederasyonu’nu fesetmiştir ve bunun yerine Kuzey Almanya Konfederasyonu’nu kurmuştur. Konfederasyonun Fransa’yı yenmesinin ardından, Güney Almanya’nın desteğini alarak Avusturya’yı dışladı ve Alman İmparatorluğunu kurarak Almanya’yı birleştirmiştir. Realpolitik düşüncesi ile birlikte “Demir Şansölye” ünvanını almıştır.

Anahtar Kelimeler: Otto von Bismarck, Almanya, Dış politika, Bismarck diplomasisi, Ittifak.

ABSTRACT

Otto von Bismarck is a successful and conservative statesman who has done important work for the unification of Germany. Throughout his political life, he has served in many state levels. He made various political studies that changed the destiny of Germany. It caused short wars against Denmark, Austria and France. Following Bismarck's victory over Austria, he dissolved the German Confederation and instead established the North German Confederation. After the Confederation defeated France, with the support of Southern Germany, he excluded Austria and united Germany by establishing the German Empire. He received the title of "Iron Chancellor" with his realpolitical idea.

Keywords: Otto von Bismarck, Germany, foreign policy, Bismarck diplomacy, alliance.



GİRİŞ

Otto von Bismarck, 19. Yüzyılda güçlü bir federasyon olmayan Almanya’nın imparatorluğa dönüşmesinde önemli bir rol oynayan başarılı bir devlet adamıdır. Dönemin birleşik olmayan Almanya’sında ilk şansölye olmuştur. Bismarck, yaptığı diplomatik anlaşmalar, koalisyonlar ve  ideolojik düşünceleriyle birlikte Almanya’nın kaderini değiştirmiştir. Dönemin yeni Almanya’sını kılıç ve kan politikasıyla kuracağını söyleyen Bismarck, Demir Şansölye (The Iron Chancellor) adıyla anılmaktadır. Bismarck’ın güçlü liderliği Almanya’nın birleşmesinde büyük rol oynamıştır. Birleşik olmayan Alman devletlerini Prusya liderliğinde, bir Alman İmparatorluğu’nda birleştiren savaşları düzenlemiştir. Dönemde süregelen düzeni değiştirmiştir ve kendi diplomasisini uygulamıştır. Bismarck,  kendisinden önce varlığını sürdüren Metternich sistemine karşı çıkmıştır. Çünkü, Viyana Kongresi ile birlikte Alman Konfederasyonu kurulmuştur ve Bismarck bu konfederasyonda bulunan tüm Alman devletlerini tek bir çatı altında toplamak istiyordu. Demir Şansölye’nin asıl amacı, Alman devletlerini Prusya önderliğinde birleştirmek ve böylece güçlü bir Alman İmparatorluğu kurmak istiyordu. Bismarck bu büyük amacına ulaşmak için Alman Konfederasyonu’nu sona erdirmek zorunda kalmıştır. Bismarck’ın bu büyük ideali 1871’de başarıyla sonuçlanmıştır. Bu dönemden önce Prusya Şansölyesi olarak görev yapan Bismarck, Birleşik Almanya’nın Şansöylesi olmuştur. Bismarck şansölye olduğu bu dönemde dş politikada oldukça yenilikler yapmıştır. Bunlardan en önemlisi ise Realpolitik düşüncesini Alman dış politikasına sıkı bir şekilde uygulamasıdır. Bismarck’ın güçlü liderliği ve göstermiş  olduğu başarılar sayesinde dağınık ve güçsüz bir devlet olan Almanya, Bismarck’ın iktidara gelmesi ve oluşturulan birleşme dolayısıyla kıta Avrupasındaki en güçlü ve lider bir ülke konumuna yükselmiştir.

Bismarck’ın gerçekleştirmek istediği çeşitli idealler vardır. Bunlardan bir tanesi barıştır. Bismarck barışçıl bir Avrupa istiyordu. Barışçıl bir Avrupa, Almanya’nın birleşmesine yardımcı olabilirdi fakat İtalya’nın aksine Almanya’nın birleşmesi barışçıl olmamıştı. Diğer bir ideali ise Fransa’nın izolasyonuydu. Bismarck, kendisi için müttefikler kazanmasını  ve Almanya’ya karşı bir intikam savaşını engellemek için Fransa’yı izole etmek istedi. Diğer bir ideali ise müttefik devletler bulmaktı. Bismarck müttefik bulmakta oldukça titiz davranan bir devlet adamıydı. Olabilecek bütün ihtimalleri düşünüp, idealist liderliği sayesinde birçok başarılı ittifaklarda bulunmuştur. İttifakları sayesinde Almanya daha güçlü bir devlet haline gelmiştir. Yapılan bu ittifaklar ve ittifaklarda bulunulan devletleri seçme nedenleri makalede ayrıntılı olarak incelenecektir.

Bismarck’ın yapmış olduğu politik hamleler sayesinde Avrupa’da dengeler değişmiştir ve Almanya’nın geleceği parlak  bir hal almıştır. İdealist bir devlet adamı olan Bismarck, yaptığı her hamlesi ile birlikte başarılı bir siyasi lider olduğunu göstermektedir. Kurulan ittifaklarda, ittifak yaptığı ülkeleri seçme titizliğinde de bu başarı görülmektedir. Bu araştırma makalesi, Bismarck’ın Almanya için yapmış olduğu başarılar ve Almanya’nın göstermiş olduğu büyük gelişimi içermektedir.


BISMARCK’IN DIŞ POLİTİKASI

Bismarck, Almanya’yı tek bir çatı altında birleştirmesinin ardından, yeniden inşa ettiği imparatorluğun geleceğini koruması gerekiyordu. Bu yüzden herhangi bir Avrupa savaşından ve Avrupa içerisinde oluşacak sorunlardan kaçınmalıydı. Gücünü korumasının tek yolu Avrupa’da yapmış olacağı bir barış ortamında mümkündü. Bismarck’ın korumaya çalıştığı bu barış ortamı, Avrupa’daki güçlü devletleri kapsıyordu. Avrupa’da oluşacak barış ortamı sebebiyle, Almanya gücünü koruyabilecek ve birleşme barışçıl bir hal alacaktı. Bismarck’ın Almanya’yı birleştirmesi Avrupa’daki güç dengesinde çeşitli  farklılıklar meydana getirmiştir. Birleşme öncesinde güçlü olmayan Almanya, Fransa ve Avusturya gibi ülkelerin oldukça gerisindeydi. Fakat Bismarck’ın başarmış olduğu politik hamleler sayesinde pek barışçıl olmayan bir birleşme gerçekleşti. Almanya’nın birleşme ardından kazandığı güç ile birlikte Avrupa’da önde gelen devletler arasına girmeyi başarmıştır. Almanya, artık sahip olduğu gücü korumalıydı. Bir anda yükselen güç haline gelen Almanya, diğer devletler tarafından çok dikkat çekmeye başlamıştır. Düşman devletlerden oluşan bir koalisyon kaçınılmaz hale gelmiştir. Örneğin, 1875 gibi erken bir tarihte,  İngiltere ve Rusya, Almanya’nın Fransa’ya karşı bir gabiliyetini daha kabul edemeyeceklerini açıkça beyan etmiştir. Erken tarihlerde başlayan bu tehditler dolayısıyla Almanya’nın diplomatik hamleleri ve dış politikası çok hassas bir konu haline gelmiştir. Bu gibi  tehditler karşısında Bismarck’ın diğer devletlerle koalisyon kurması kaçınılmaz hale gelmiştir. “Bismarck'ın barış ve güç arayışı üzerindeki vurgunun yanı sıra, çoğu tarihçi diğer iki noktayı vurguladı. Bunlardan biri, Ranke teorisinden ödünç aldıkları ve genellikle Bismarckçı pratiğe atfedilen dış politika önceliği kavramıydı. Bismarck'ın dış ilişkileri iç politikalara ve kişisel kaprislere tabi kıldığına inanan Eyck ve Bismarck'ın kendi önyargılarının ve tutkularının dış politikasını etkilediğini gören Wahl, yine de dış politikanın ilk sırada yer alması gerektiğini inkar etmedi. Ne Noack ne de Karl Alexander von Muller, her ikisi de bu politikanın devletten ziyade ulusa dayalı olduğunu görmeyi tercih etse de, dış politikanın önceliğinin arzu edilirliğini inkar etmedi.” (Adalbert Wahl, 1871-1914, s.59)

Almanya sahip olduğu coğrafi konum sebebiyle gücünü elinde tutmaya devam ediyordu. Avrupa’nın ortasında bulunuyordu ve yüzölçümü küçük olmasına rağmen diğer devletlerden daha güçlü bir hale gelmişti. “Son bir benzerlik noktası, Almanya'nın coğrafi konumunun etkilerine karşı bir duyarlılıktı. Almanya'nın Avrupa için bir veba olmaktan çok bir nimet olduğunu göstererek Reichlsgrrundung'u onaylamakla bu kadar çok ilgilenen bu tarihçiler, daha önce birçok küçük devletin var olduğu yerlerde güçlü bir gücün yaratıldığının bilincinde olan, asla Almanya'nın Avrupa'nın ortasında olduğunu unutmuş. Bismarck'ın ittifaklarına ilişkin açıklamalarının çoğu, siyasi coğrafya konusundaki saplantılı farkındalıklarından kaynaklanıyordu, ancak Becker, Almanya'nın konumu nedeniyle ittifaklara askeri gücünden daha çok ihtiyaç duyduğunu iddia etmekte benzersizdi. Yine de Meyer'in tavsiyesi, tarihçilerin Ger birçoklarının merkezi konumundan şikayet etmekten vazgeçmeleri ve Bismarck'ın bu konuda yaptıklarını görmeleri için genellikle önemsenmedi.” (Becker, s. 19)

ALMANYA’NIN İTTİFAK ARAYIŞ SÜRECİ

Bismarck’ın kazanmış olduğu zaferler sayesinde Almanya oldukça güçlü  bir konuma ulaşmıştır. Gücü sayesinde dikkat çeken Almanya, düşman devletlerden korunmak amacıyla  ittifak arayışına girmiştir. Bismarck yapmış olduğu ittifaklar sayesinde Almanya’yı oldukça yüksek bir konuma getirmeyi başarmıştır.Orta Asya'daki Alman politikasının uzun vadeli stratejik hedefleri iki yönlüdür: Rus ordusu ve onun savaş tutkusu için bir saptırma ve çıkış sağlamak ve Rusya'nın büyüyen askeri gücüne karşı etkili bir karşı ağırlık olarak Büyük Britanya'yı angaje etmek. Bununla birlikte, zaman içinde, başkan, birçoğu o bölgedeki katılımının büyüklüğünü ve yönünü belirlemede önemli roller oynayan bir dizi ikincil hedefin peşine düştü. Araştırmacılar, bu önemli nüansları, Bismarck'ın Büyük Oyun'a katılımının genel önemini görmezden geldiklerinden daha fazla ihmal ettiler. Ancak, sadece Orta Asya'da gerilimler üretmeye devam eden ihtiyacını açıklamakla kalmayıp, aynı zamanda devlet adamlığının daha genel doğasının ihmal edilmiş yönlerine de yeni bir ışık tuttukları için bunlar oldukça önemlidir.” (James Stone,2015, s.158)  Bismarck’ın ilk müttefik tercihi Avusturya olmuştur. Çünkü Avusturya Doğu’ya doğru genişleme imkanı bulunan bir devletti. Bismarck Britanya ile ittifak olmak istemedi çünkü, Britanya ile Fransa arasında bir ittifaklık olasılığı yoktu. Bunun nedeni ise Mısır’da süregelen sömürge savaşlarıydı. Bismarck, İtalya ile müttefiklik fikrine sıcak bakmadı. Çünkü İngiltere gibi, İtalya’nın da Fransa ile bir müttefik olma olasılığı yoktu. Fakat Rusya ile ittifak oldukça hassastı. Çünkü Fransa ile Rusya arasında bir ittifaklık olasılığı oldukça yüksekti. Bu nedenle Rusya ve Fransa’nın ittifak olması engellenmeliydi.Mevcut durum bizi diğer güçlerden önce kendimizi adamamaya zorluyor. Büyük güçlerin birbirimizle ilişkilerini istediğimiz gibi şekillendiremiyoruz, ancak ortaya çıkan ilişkileri kendi yararımıza kullanma özgürlüğünü sürdürebiliriz. . . . Avusturya, İngiltere ve Rusya ile ilişkilerimiz bu güçlerin hiçbiriyle yakınlaşmaya engel teşkil etmiyor. Sadece Fransa ile ilişkilerimiz, diğer güçlerle olduğu kadar kolay bir şekilde Fransa ile gitme seçeneğini açık tutmamız için dikkatli bir dikkat gerektiriyor. ... Fransa ile bir ittifak şansının Prusya için olası seçenekler arasından elimine edildiği ölçüde, konumumuzun ağırlık kaybettiğine inanıyorum. . . .” (Henry A. Kissinger, 1968, s.913)

“Dahası, Almanya'nın kaynakları merkezi yöne bağlandığında, katı koalisyonlara yönelik baskılar arttı. Almanya, en kötü kabusu olan Fransa ile Rusya arasındaki ittifakla baş etmeye çalışırken bu ittifakı kaçınılmaz kıldı. Alman savunma politikası iki cepheli bir savaşla başa çıkmaya yönelik olduğundan, tüm komşularına artan bir tehdit oluşturdu. İki büyük komşusuyla ortaklaşa başa çıkabilecek kadar güçlü bir Almanya, onları kesinlikle tek başına yenebilirdi. Böylelikle Almanya en çok korktuğu şeyi yapma eğilimindeydi. Alman Konfederasyonu döneminde, ortak eylem ancak büyük tehlike karşısında mümkün oldu.” (Henry A. Kissinger, 1968, s.920)

Bismarck, yeni oluşturulan Alman İmparatorluğu için barış istiyordu. Başka bir ulusla yüzleşmekten kaçınıyordu. Savaştan kaçınmak istediği devletlerin başında Rusya geliyordu. Bismarck, Rusya’nın düşmanlığından kaçınmak için Balkanlar’a genişleme konusunda hiçbir ilgisi olmadığına dair güvence vermiştir. Diğer bir savaştan kaçınmak istediği ülke Britanya’ydı. Bu yüzden Bismarckkolonileri kazanmak için rekabet etmeyeceğine dair Britanya’ya güvence verdi. Bu gibi durumlar incelendiğinde Bismarck’ın başarılı adımlar attığı ve savaştan kaçındığı görülmektedir. Bismarck’ın devletlere vermiş olduğu güven sayesinde Almanya olası savaş tehlikelerinden kaçınıp gücünü korumayı başarmıştır.

 Rusya ile ittifak olmak  Almanya açısından oldukça yararlıydı. “Tarihçilerin İkili İttifak amacına yönelik kaygısı, önemli bir örnek vermek gerekirse, Bismarck'tan sonra Alman dış politikasında neyin yanlış gittiğini düşündüklerini yansıtıyordu. Bu ittifakın Avusturya için kalıcı bir seçenek, bir Mitteletropa'nın temeli, Bismarck'ın ittifak sisteminin temeli ya da sadece ölü bir Dreikaiserbund'u diriltmenin bir yolu olup olmadığı, 1890 ve sadece Bismarck'ın ötesine uzanan çıkarımlara sahipti. Reasürans Antlaşması'nda yer alan konular, Almanya'nın Doğu Sorunu'ndaki rolü, Üçlü İttifak'ın işlevi ve İngiltere ile Rusya'nın Bismarck'ın politikasındaki göreli önemi, Dünya Savaşı'nın kökenleri hakkındaki tartışmayla da ilgiliydi. Suçluluk değilse de Almanya'nın sorumluluğu. Yine de tarihçilerin Bismarck'ın dış politikası hakkında yazdıkları, Weimar Cumhuriyeti'ndeki politika yapıcılarınkinden çok Wilhelm liderliğinin bilgeliğine daha az olumlu yansıdı.” (Herbert D. Andrews, 1965, s.349)


“Dahası, Almanya'nın kaynakları merkezi yöne bağlandığında, katı koalisyonlara yönelik baskılar arttı. Fransa ve Rusya arasındaki en kötü kabusuyla başa çıkmaya çalışan bir ittifak. Almanya bu ittifakı kaçınılmaz hale getirdi. Alman savunma politikası iki cepheli bir savaşla başa çıkmaya yönelik olduğundan, tüm komşularına artan bir tehdit oluşturdu. İki büyük komşusuyla ortaklaşa başa çıkabilecek kadar güçlü bir Almanya, onları kesinlikle tek başına yenebilirdi. Böylelikle Almanya en çok korktuğu şeyi yapma eğilimindeydi. Alman Konfederasyonu döneminde, ortak eylem ancak aşırı büyük bir tehlike karşısında mümkündü.” (Henry A. Kissinger, 1968, s.920)



ÜÇ İMPARATORLAR LİGİ

Almanya’nın Bismarck döneminde yapmış olduğu önemli ittifaklardan biri Üç İmparatorlar Ligi (The First Three Emperors’ League)’dir. 1872 yılında Fransa’ya karşı kurulmuştur. Almanya, Avusturya-Macaristan ve  Rusya tarafından oluşturulan bu lig, Fransa’ya karşı oluşturulan ilk güçlü koalisyon olmuştur. “İşte yeni diplomasinin damıtılmasıydı. Aynı rapor, Rusya ile Fransa'ya karşı bir ittifak, Avusturya ile ikinci ary Alman devletlerine ve muhtemelen Rusya'ya yönelik bir anlaşma ve Fransa ile bir anlaşma ("Batı" rotasının amacı mantıklı bir şekilde) Avusturya ve Rusya. Nihai seçim kesinlikle faydaya bağlıydı. Bu nedenle, görünüşteki Russophile Fransa ile bir anlaşmayı tartışıyordu, o sırada Rusya ile savaş halindeydi. Görünüşe göre gerici, sola bir kayma tasavvur etmeyi mümkün buldu. İç politika, dış politika amacıyla manipüle edildi.” (Henry A. Kissinger, 1968, s.909)

Avusturya-Macaristan’ın ittifaka katılma nedeni, Rusya’nın yürütmüş olduğu, Panslavizm ve Almanya’nın yürütmüş olduğu Pancermanizm politikaları ile birlikte, iki ülke ile dostluk kurarak dağılma tehlikesini ortadan kaldırmak istemesiydi.
Almanya’nın bir anda güçlü bir devlet haline gelmesi Rusya tarafından hoş karşılanmamıştı fakat Almanya ve Avusturya-Macaristan arasında oluşacak bir ittifaktan endişelenmekteydi. Almanya’nın yükselişi ile birlikte Rusya, Almanya ile ittifak olmaya karar verdi fakat Almanya’ya karşı bir güvensizlik duygusu barındırıyordu. Almanya’nın, bu ittifakta olmasının en önemli  sebebi Fransa’ydı. Bu ittifak ile birlikte Fransa yalnızlaştırılmıştır. Bismarck’ın gerçekleştirmiş olduğu bu güçlü koalisyon politik ve ülkeler arasındaki  diplomatik ilişkilerde oldukça başarılıdır. Almanya hedefine ulaşmıştır ve düşman potansiyeline sahip olan Rusya’yı yanına alıp Fransa’yı yalnızlaştırmıştır.

Avrupa’da barışın sona ermesi gibi bir durumda bu üç devlet birbirleri arasında müzakere edebileceklerini  ve  birlikte hareket edeceklerini öngörmüşlerdir. Fakat Rusya ve Avusturya arasında çözülemeyen Balakn sorunu nedeniyle ligde ilk uyuşmazlıklar meydana gelmiştir. Rusya’nın Osmanlı Devleti ile imzalamış olduğu Ayastefanos Antlaşması’nın ardından ligde parçalanmalar gözlemlenmiştir. Rusya Ayastefanos Antlaşması ile Avusturya-Macaristan’ı tanımamış ve haklarını hiçbir şekilde gözetmemiştir. Avusturya-Macaristan ve  Rusya ile yaşanılan bu  gerginlikten sonra gerginlik artmıştır ve Berlin Kongresi ile birlikte Üç İmparatorlar Ligi dağılmıştır.


İKİLİ İTTİFAK (DUAL ALLIANCE)

Almanya ve Avusturya-Macaristan arasında 7 Ekim 1879’da İkili İttifak (Dual Alliance) kurulmuştur. Bu ittifak, Bismarck’ın Almanya’yı olası bir savaş tehdidinden korumak amacıyla kurulmuştur. Bismarck, Avrupa’da güç dengesini korumaya çalışan bir liderdi ve tek istediği barışçıl bir Avrupa’ydı. Üçlü ittifakın ardından Almanya ve Avusturya-Macaristan devletleri olası bir Rusya saldırısına karşı önlemler almak istemişlerdir. Rusya’nın herhangi bir saldırısı durumunda iki ülke de oluşabilecek dağılma tehlikelerini biliyordu. Bu nedenle Rusya’ya karşı ikili ittifak kurma kararını almışlardır. “Bu nedenle Avusturya-Macaristan ve Almanya, aralarındaki saldırı ve savunma ittifakının varlığını ve kapsamını gizlemenin zorunlu gerekliliği tarafından dikte edilmelidir. Sanki hiçbir ilişki yokmuş gibi davranmalı ve konuşmalıdırlar. İtiraf etmek, Pan-Germanizmin varlığına dair uluslararası bir sinyal verecek, diğer hükümetleri amaçlanan hazırlıklar konusunda uyaracak ve böylesi ayrıntılı planların uygulanmasını fiilen engelleyecektir. Fransa, Rusya ve İngiltere, Almanya'nın desteksiz bir şekilde bu kadar hırslı bir hareket başlatmaya cesaret edemeyeceğine kesinlikle inanacaklardı. Bu nedenle, Avusturya'nın sadakati ve Almanya ile bağının yakınlığı hakkındaki gerçek bir şüphe akıllarında muhafaza edilebildiği sürece, büyük planın gizlenmesi tamamlanmış olacak ve hazırlıklar güvenli bir şekilde ilerleyebilecektir.” (Roland G. Usher, 1918, s.589)

 Her iki devlet Rusya saldırısıkarşısında birbirine destek sözü vermişlerdir. Buna ek olarak, her iki devlet de Avrupa ülkeleri tarafından bir saldırıya uğrarsa, birbirine destek olma sözü  vermişlerdir. Buradaki Avrupa devletlerinin başında Fransa gelmektedir çünkü Fransa, Rusya ile bir ittifak kurmuştur. Bismarck’ın en büyük amacı olan Fransa’yı yalnızlaştırma politikası başarılı bir hal alamamıştır. Bu nedenle Bismarck çareyi başka devletlerle ittifak kurarak ülkesini güvence altına almak istemiştir. Bismarck’ın yapmış olduğu bu ittifak sayesinde kurmuş olduğu Alamn İmparatorluğu’nun izolasyon ihtimali azalmıştır.



“Son iki kuşakta Avusturya-Macaristan ve Almanya'nın diplomatik ilişkileri, tek başına karmaşık bir kanıt sorunu ortaya koymaktadır. Dönemin iki ucu, yerleşik gerçeklerin kesinliğine sıkı sıkıya bağlıdır, ancak aralarındaki dönemi doldurmaya yönelik herhangi bir girişim, mevcut savaşın tarihini 1866 kavgası ışığında yazma tehlikesini içerir. ya da mevcut konuları gerçeklerin gerektirdiğinden daha geriye götürmek. İmparatorluğun kurulması ve İkili İttifak’ın kurulmasının Avusturya-Macaristan ve Almanya arasındaki ilişkilere etkisi için, Sadowa’nın sonuçları için kesin bir zemine sahibiz. Bunlardan doğal olarak Üçlü İttifak ve Bismarck'ın devlet adamlığının sonraki aşamaları büyür, çünkü bizden öyle olduklarını düşünmemizi isterdi.” (Roland G. Usher, 1918, s.577)

Bu ittifaklara ek olarak, 1881 yılında İkinci Üç İmparatorlar Ligi  oluşturulmuştur. Avusturya-Macaristan, Almanya ve Rusya arasında oluşturulmuştur. Bismarck Dönemi’nde oluşturulan bu ittifaklar sayesinde Avrupa’da oluşabilecek savaş tehditlerine karşı korunma sağlanmıştır. Bismarck tarafından oluşturulan bir diğer ittifak ise Üçlü İttifak (Triple Alliamce)’tır. Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya tarafından oluşturulmuştur. “Bu nedenle Avusturya'nın gerçekleştirmesi gereken çok açık ve önemli görevleri vardı. Slavların kendi alanlarındaki şüphelerini yatıştırmalı ve Monarşiye olan bağlılıklarını kazanmalıdır. İtalya'nın 1878 ve 1879 olaylarının zaten uyandırdığı şüpheyi yatıştırmalı ve İtalya'yı Üçlü İttifak'ta tutmalı, her halükarda İtalya ile Büyük Britanya veya Fransa arasında gerçek bir ittifakı veya ittifakı engellemelidir. Mümkünse Rusya uzlaştırılmalı, şüpheleri ortadan kaldırılmalı ve Fransa ile 1892'de imzalanan ittifaktan kurtarılmalı ve kesinlikle Büyük Britanya şüpheleri devam etmelidir. Bu çıkarlara ters düşmeden Avusturya topraklarını ve Balkanlar'daki nüfuzunu artırmak gerçek görevdi.” .” (Roland G. Usher, 1918, s.592)


SONUÇ

Yaşamı süresince diplomatik görevlerde bulunan ve başarılı bir siyasi lider olan Otto von Bismarck, yapmış olduğu diplomasiler ile birlikte Almanya’nın kaderini değiştiren önemli bir devlet adamıdır. Parçalanmış olan bir ülkeyi bir araya getirip tek bir çatı altında toplamayı başarmıştır. Dönemin önde gelen güçlü devletleri arasında, yaptığı siyasi hamleler dolayısıyla oldukça önemli bir konuma gelmiştir. 1871’de Almanya’nın birleşmesinin ardından, Almanya Avrupa’nın en güçlü devleti haline gelmiştir. Bu durumda Bismarck’ın yapmış olduğu dış politika hamleleri büyük ölçüde önem taşımaktadır. Yapmış olduğu diplomatik birleşmeler sayesinde I. Dünya Savaşı öncesinde Almanya’nın bütünlüğünü korumayı başarmıştır. Bismarck’ın yürütmüş olduğu dış politikada kısıtlamalar uygulanarak ve statükosunu koruyarak sürdürmeye odaklıdır. Bismarck’ın yürütmüş olduğu diplomasi sayesinde, Fransa tecrit edilmiştir. Buna bağlı olarak Almanya’ya karşı olası bir ittifak engellenmeye çalışılmıştır. Bismarck’ın bir diğer hedefi ise devletler arasında barışı sağlamaktır. Bu amaca en iyi örnek, Avusturya ve Rusya arasında olabilecek Balkan Savaşının önlenmesidir. Bismarck’ın yapmış olduğu ittifaklarda bu durumu engelleme çabası görülmektedir. İttifaklarda yapmış olduğu hassas seçim dolayısıyla, Almanya toprak bütünlüğünü korumayı başarmış ve milliyetçilik akımının etkisiyle oluşabilecek dağılmalardan kaçınmıştır. Bismarck’ın liderliği siyasi anlamda oldukça başarılı kabul edilmektedir. Paramparça olan bir ülkeyi bütünleştirerek Avrupa’nın süper gücü haline getirmiştir. Sahip olduğu gücü korumayı başarmıştır ve herhangi bir dağılma, parçalanma tehdit eden savaşlardan kaçınmaya özen göstermiştir.
İlerleyen zamanlarda Bismarck Diplomasisi tamamıyla tersine çevrilmiştir. II. William Bismarck’ı görevden almıştır ve Almanya’nın gücünün ve öneminin uluslararası tanınmasına odaklanan Küresel Politika (Weltpolitik) sürdürmüştür. 

 Zehra YILDIRIM- Diplomasi Çalışmaları Stajyeri

 

BİBLİYOGRAFYA

Kissinger, H. (1968), The White Revolutionary: Reflections on Bismarck, Daedalus , Summer, 1968, Vol. 97, No. 3, Philosophers and Kings: Studies in Leadership (Summer, 1968), pp. 888-924,
23.02.2021-15.30  
https://www.jstor.org/stable/20023844


Andrews. H.( 1965), Bismarck's Foreign Policy and German Historiography, 1919-1945, The Journal of Modern History , Sep., 1965, Vol. 37, No. 3 (Sep., 1965), pp. 345- 356,
https://www.jstor.org/stable/1875407 23.02.2021-15.50

Stone J. (2015), Bismarck and the Great Game: Germany and Anglo-Russian Rivalry in Central Asia, 1871-1890, : Central European History , JUNE 2015, Vol. 48, No. 2 (JUNE 2015), pp. 151-175,
 
https://www.jstor.org/stable/43965144 25.02.2021-13.30

Usher R. (1918), Austro-German Relations Since 1866, The American Historical Review , Apr., 1918, Vol. 23, No. 3 (Apr., 1918), pp. 577- 595,
https://www.jstor.org/stable/1835275 25.02.2021-17.25

Becker, Bismarck und die Einkreisung Deutschlands, II, 1; Meyer, Bismarcks Friedens- politik, p. 19. The only historian obviously in- fluenced by Geopolitik was Noack. 27.02.2021-12.15

Adalbert Wahl, Deutsche Geschichte von der Reichs- gründung bis zum Ausbruch des Weltkrieges (1871-1914) (Stuttgart, 1926-36), I, 345-46, 418, II, 97; Noack, p. 59; K. A. von Muller, Probleme 27.02.2021-12.45


O-Staj Ekibi
  • PAYLAŞ

YORUMLAR